Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



28 Aralık 2012 Cuma

2 Yaş Sendromu'na Giriş

Felaket öyle birden gelmezmiş, ağır ağır sinsi sinsi yaklaşırmış ya. İşte 2 yaş sendromu da öyle birşey sanırım.

Aslında 2 yaş, küçüğün, "bebek"likten çıkıp "birey" yani "çocuk" olma yolundaki kilometre taşlarından biri. Tüm bu olan biten de normal. Çünkü bu yaşta küçük, kendini keşfediyor, istekleriyle hayatına yön verebileceğini öğreniyor, hayatındaki insanları yönlendirebileceğini-onlara istediklerini yaptırabileceğini keşfediyor. Dolayısıyla ebeveynler ile küçüğün istekleri çelişiyor. Küçük ısrar ediyor, ebevenyler karşı çıkıyor ve yaygara kopuyor.

Okuduğum ve çok güvendiğim iki farklı çocuk gelişimi kitabına göre, 2 yaş sendromu öyle tam 2 yaşında başlamazmış. Tepe noktasına gelmesi 2,5 yaş civarını bulurmuş. Yani çocuk bir sabah uyandığında, "tamam işte 2,5 yaşındayım benim dediklerim olacak" edasıyla girmezmiş bu yola. Dediğim gibi ağır ağır, sinsi sinsi başlarmış bu süreç.

Bahsettiğim iki kitapta da 2 yaş krizindeki çocuğa nasıl davranılması gerektiği de anlatılmış. Özetle, çok temel konular (güvenlik gibi) dışında asla zıtlaşılmaması gerektiği, aksi takdirde çocuğun ilerde inatçı olabileceği yazılmış. Tabii bundan kasıt, "bırakınız kırsın, bırakınız döksün, bırakınız şımarıklığın doruklarına varsın" değil.

"Bir şekilde orta yol bulun",
"Krize yol açabilecek durumları önceden öngörmeye çalışıp engel olun",
"Bu dönemin doğal ve geçici olduğunu kabullenin",
"Onun bir birey olduğunu bilin ve saygı gösterin"

gibi gayet yuvarlak çözüm önerileri var.

Bizdeki duruma gelirsek, 2 yaşını yeni dolduran Defne son 1- 1,5 aydır "ben"in farkında. Yani kendisinin bir birey olduğunu, birşeyleri yapabilecek güçte olduğunu çok iyi biliyor, isteklerinin farkında. Bunu, kurduğu cümlelerden anlıyorum. "Ben yapacam.", "Ben kitap okuycam." gibi gayet "ben"li cümleler kurup bizi şaşırtmaya devam ediyor.

Bunun yanısıra, istediği şeylerden uzaklaştırma konusunda da güçlük yaşıyoruz. Yani tutturuyor, inat ediyor. Özellikle yazın sokaktan eve girerken kopardığı yaygara; bugün market arabasından inmek istememesi, arkadaşlarından ayrılmak istememesi en iyi örnekler.

Onun dışında, kime ne yaptırabileceğinin de farkında. "Anne gelsin." "Anne kitap okusun" "Baba top oynasın" "Baba tulum giydirsin" ... gibi, hangimizle ne yapmak istediğini çok net ifade ediyor ve isteği olmayınca ortalık karışıyor. Dahası o sırada istediği kişinin bir işi varsa ve diğerimiz onun isteğini yerine getirirsek, bunu kabul etmiyor ve istediği kişinin istedği şeyi yapması için direniyor. Mesela "anne yedirsin" diye eşimin verdiği bir şeyi aç olsa da yemiyor bazen ya da uyku tulumunu benim giydirmeme asla izin vermiyor.

Bazen kandırarak (ki bu çok tercih ettiğimiz bir yöntem değil), bazen dikkatini başka şeylere çekerek, bazen de yaygarayı koparmasını gözardı ederek yaşıyoruz. Ama en önemlisi krize yol açabilecek durumlara girmemeye çalışıyoruz. Özellikle hangimizi tercih ettiyse, işi gücü bırakıp küçüğün hizmetine giriyoruz :)

Bakalım gelecek aylar ne gösterecek.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac