Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



30 Mart 2011 Çarşamba

Kadriye Teyze'nin Çorbası

Yıllarca hem çok keyifli hem de çok zor anları paylaştığım, önce bana ve kardeşime sonra da eşime kalbini, evini ve sofrasını açan, bizi “torunlarım” diye seven, her daim güleryüz ve pozitif enerji deposu Kadriye Teyze… aslında “teyze” desem de manevi “büyükannem”… maalesef geçenlerde kaybettim.


Hani bazı insanlar vardır, kan bağınız yoktur ama olanlardan daha iyi anlaşırsınız. Kimse yanınızda değilken, o elinizden tutar, sizi motive eder, her şeye rağmen hayatın güzel ve yaşamaya değer olduğunu öğretir ve anımsatır, kapısı her daim açıktır…. iyi gününüzde de kötü gününüzde de…. İşte böyle bir teyzeydi, Kadriye Teyze… yaşdaşlarından daha dinç, daha yaşam dolu ve bakımlıydı, uzun zamandır yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen bu kadar çabuk gideceğini düşünemedik… aslında yaş ne olursa olsun her ölüm erken; her ölüm bir şeyleri yarıda bırakıp gitmek değil mi?

Bize açtığı sofralarında her zaman lezzetli ve sağlıklı yemekler yedik. “Kadriye Teyze Çorbası” da bu leziz yemeklerden biri. Onun güzel anısına bu çorbayı yayınlıyorum, eğer deneyip beğenirseniz lütfen duanızı esirgemeyin.

Kadriye Teyze’ciğim, hayatıma giren değerli insanlardan biriydin. Seni, o güleryüzün, ışıl ışıl gözlerin ve yaşam sevginle hatırlayacağım. Işıklar içinde uyu, hakkını helal et !

Malzemeler:
-Birer çay bardağı haşlanmış nohut ve yeşil mercimek,
-1 kuru soğan
-1 diş sarımsak
-Birer adet çarliston ve kırmızı dolmalık biber
- Erişte (yoksa şehriye)
- 1 yemek kaşığı domates salçası
- 1 yemek kaşığı yoğurt
- 1/2 yemek kaşığı un
-Pişirmek için sıvı yağ
- Tuz ve arzu ettiğiniz diğer baharatlar
- Su
 
Yapılışı:
 
1. Yemeklik doğradığınız soğan ve sarımsağı yağda kavurun.
 
2.Küp doğranmış biberleri ilave edin. Salçayı da ekleyerek, salçanın kokusu gidene kadar karıştırın.
 
3. Unu ekleyip karıştırmaya devam edin. Sıcak su ve şehriyeyi ekleyerek, devamlı karıştırmak suretiyle şehriyenin pişmesini sağlayın.
 
4. Haşlanmış nohut ve mercimeği ilave edin.
 
5. Yoğurdu, çorbanın suyu ile inceltip eekleyin. Yoğurdun kesilmesine izin vermeden hafifçe kaynatın. En son tuz ve baharatlarını ilave edin.
 
Afiyet olsun !

25 Mart 2011 Cuma

Ah şu Gaz Sorunu !!!

14 Aralık’ta dünyaya gelen minik kızım, 31 Aralık günü 8 saate yakın bir süre kucağımda deliler gibi ağlayınca gaz sorunu(kolik) ile tanışmış oldum. Yakın çevrenizde doğum yapmış arkadaşınız ya da akrabanız varsa, bu sorunu daha iyi bilirsiniz, ama benim olmadığından, bir başka problem olabilir düşüncesiyle bebeği apar topar hastaneye götürdük. Çeşitli tahliller yapıldıktan sonra sorunun gaz olduğu ortaya çıktı. Daha ciddi bir sağlık problemi olmadığı için çok sevinmekle birlikte, bizi en az 3-4 ay sürecek bir maratonun beklediğini de öğrendik.


Çocuk doktorumuzun, "ne yaparsanız yapın bunu yaşayacaksınız kaçış yok" demesine rağmen, damlalara, kucakta sallamalara, bebek arabasıyla evde gezdirmelere, aspiratör-elektrik süpürgesini açmaya, karnına sıcak havlu/biyot koymaya başladık. Sıcak havlu/biyot kesinlikle işe yaramadı, diğer yöntemler tesadüfi fayda sağladı ve her zaman yararlı olmadı, ama sanırım damlaların(Sab Simplex/Herbacol Drop, ki Herbacol Drop bence diğerine göre daha iyi geldi) ve özellikle doktorun dediği gibi geçen zamanın faydasını gördük.

Minik yavrunun, sancılar içinde kıvranmasına, kıpkırmızı olarak ağlamasına dayanmak hakikaten çok zor ve gerçekten sabır işi. Çünkü o anlarda sorunu tamamen giderecek bir yöntem olmadığından çaresiz kalıyor, miniği kucağınıza lıp teskin etmeye çalışıyorsunuz.

Kızım 2,5 aylık olduğunda poposundan gaz çıkarmaya başladı. Bu sefer de kendi çıkardığı gazın sesinden ya da yine sancısından (bazen rüyasında şeytan görmüş gibi çığlık atarak) uyanıp tekrar uyumakta güçlük çekti, ve geceleri inleme nöbetlerine girebiliyordu. Önceden, gaz çıkarmayı başaramadığını ve yorgunluktan bitap düşene kadar, tırnaklarını yatağına geçirerek ağladığını hatırladıkça bu günlere şükrediyorduk.

Gaz sorunuyla ilgili internette bulduğum en iyi bilgi şu linkte http://www.bilgiara.com/bilgi/tcmft-bebeklerde-gaz-problemi/ belki sizler de okumak istersiniz.

Yavrusu, “LPG’li olanlara” (bu ismi babamız buldu) özellikle sabır diliyorum. Umarım en kısa zamanda bebeklerimiz bu sorunlarını atlatıp huzurlu ve mutlu uykularına ve hayatlarına kavuşurlar, tabii bizler de !!

21 Mart 2011 Pazartesi

Ev Usulü Kentucky Fried Chicken

Zincir fast food dükkanları ülkemize gelmeye başladığında, kardeşimle ben küçüktük. Rahmetli annem, bizi arasıra Taksim’deki Jimmy’s Fried Chicken’a götürür, biz de hafta içi devamlı sebze yemekten bıkmış vaziyette, bayıla bayıla kızarmış tavukları ve coleslaw salatayı yerdik. O zamanlar fast food’un zararları hem şimdiki gibi bilinmiyordu hem de Türkiye’de bu tarz ilkler hevesle karşılanıyordu. Sonrasında Jimmy’s Fried Chicken’dan daha yaygın olarak Kentucky Fried Chicken dükkanları açılmaya başladı. Menü içerikleri aynı olmasına rağmen marka farkı vardı.


Eskiden tek tük rastladığımız ve gitmek için haftasonunu iple çektiğimiz fast food lokantaları, her köşebaşında, evimizin hemen yanında, bir “tık” kadar uzak, üstelik telefonla da sipariş verilebiliyor, paket edilip eve de götürülebiliyor. Yani erişim çok kolay, bu da onları daha cazip kılıyor. Ne kadar lezzetli ve pratik olsa da uzak durmaya çalıştığımız fast food’u, arasıra “ev usulü” yapmakta sakınca görmüyorum. En azından, kullanılan malzeme ve temizlik açısından içim daha rahat ediyor.

Kentucky Fried Chicken’ın gizli reçetesi tabii bende yok, yaptığım tavuklar oradaki kadar lezzetli değil, olamaz da. Ama görünüş ve tad açısından yakın olduğunu söyleyebilirim. “Kızarmış tavuk” isteyen çocuklarınıza, fırın patatesle birlikte yapıp evinizi zincir fast food’çu haline getirebilirsiniz!

Malzemeler: Arzu ettiğiniz miktarda haşlanmış parça tavuk eti, etin miktarına göre 1 ya da 2 yumurta, galeta unu, un, tuz, karabiber, pul biber, kekik, kızartmak için sıvıyağ.

Yapılışı:

1. Tavuk etlerini tuz ve kullanacağınız diğer baharatlarla iyice harmanlayıp mümkünse yarım saat kadar dinlendirin.

2. Etleri önce una, ardından çırpılmış yumurtaya ve galeta ununa bulayın.

3. Arzu ettiğiniz miktarda yağda (ben fazla yağ kullanmıyorum) renkleri dönene kadar kızartıp servis yapın.

Afiyet olsun !

14 Mart 2011 Pazartesi

Bebek Beslenmesi-Anne Sütünün Önemi

Anne sütü, bebeğin beslenmesi için çok önemli ve değerli bir besin. Uzmanlar ilk altı ay, bebeğin sadece anne sütü ile beslenmesini, su dahil hiçbir besin verilmemesi gerektiğini belirtiyorlar. Bu da demektir ki, ilk altı ay anne, bebeğinin yanında olmalı, ondan uzak kalmamalı. En çok çalışan anneler açısından sıkıntı yaratabilecek bu konu için işverenlerin anlayışlı olması, hem yasal doğum izni hem de ücretsiz izin verme konusunda katı davranmamaları gerekiyor.


Doğumdan sonra başta anne ve babaya, sonra da diğer aile bireylerine anne sütünün önemi anlatılsa bile, hastane çıkışında bu konu unutulabiliyor, özellikle çevreden gelen “sütün yeterli değil” gibi ileri sürülen iddialar ve çevrenin, emzirmesi için anne ve bebeğe uygun ortam sağlamaması (stres, yoğun iş yükü, emzirme anında anne-bebeğin rahatsız edilmesi, kaygı yaratılması vs), anne sütü ile beslenme oranında ciddi azalmaya neden oluyor.

Sütün yeterli olup olmadığı, hem doğum sonrası hastanede hem de doğumdan sonraki 7. ve 15. gün yapılan kontrollerde ortaya çıkıyor. Bu kontrollerde bebek tartılarak, ağırlığının ve kilo artışının yeterli olup olmadığı değerlendiriliyor. Bebeğin,

- günde 15-30 gram alması,

- en geç iki haftalıkken doğum kilosuna dönmesi,

- günde en az 5 kez idrar, birkaç kez de büyük tuvaletini yapması,

- ilk 6 ay en az 500 gram en fazla 900 gram ağırlaşması,

- emerken, yutma seslerinin duyulması anne sütünün yeterli olduğuna işaret.

Anne sütünün bol olması için en önemli faktörlerden biri de annenin emzirmeye istekli olması. Çünkü bu istek vücuttaki hormonları uyarıyor ve süt salgılamasını sağlıyor. Bebeği düşünmek, sesini duymak ve görmek pozitif etkenler. Stres, üzüntü, yorgunluk, kaygı, ziyaretçilerin anne-bebeği baş başa bırakmaması gibi faktörlerse anne sütünün azalması, kesilmesi, hiç gelmemesine neden olabiliyor. Sütün artması için, vitamalt (mayalı içecek) tüketimi, ısırganotu çayı, pekmez, rezene çayı, çemen (fenugreek) tabletlerinin kullanılması mümkün. Bunların dışında bol sıvı tüketimi, bebeği sık sık ve özellikle geceleri emzirmek (prolaktin hormonu geceleri daha sık salgılanıyor), yalancı meme, biberon gibi anne memesi dışında bir beslenme gereci kullanmamak çok önemli.

Doğumdan sonra, bebek uykuya dalmadan önce anneyle bir araya gelmeli ve emmeye başlamalı. Doğumdan sonraki ilk 15 gün anneyle bebeğin bol bol temas etmesi, birlikte olması emzirme konusunda hem bebek hem de anne için avantajlar içeriyor. Emzirme dönemi boyunca annenin özellikle göğüs bölgesini sadece suyla temizlemesi, kokulu parfüm, sabun, duş jeli kullanmaması tavsiye ediliyor. Uzmanlara göre, bu dönemde annenin en basit parfüm değişikliği bile bebeği memeden soğutup reddetmesine neden olabiliyor.

Emzirme döneminde annenin, normal diyetinden 400 kalori fazla alması ise yeterli kabul ediliyor. 400 kalori, 1 kase meyveli yoğurda eşdeğer. Bu dönemde, baklagiller, lahana, çikolata, çay ve kahve tüketimi ise önerilmiyor. Eğer bebekte kolik varsa, annenin süt ve süt ürünlerini de kesmesi gerekebiliyor.

Doğumdan hemen sonra gelen süt, kıvamı ve miktarı açısından sonraki dönemlere nazaran, daha az ama daha kıvamlı oluyor. Bebeğin, her iki memede 15-20 dakika arası tutulması yeterli kabul ediliyor. Doyan bebek uyuyacağından, uykudan sonra diğer memeye geçmesi de uygun. Memeden gelen ön süt karbonhidratlı, arka süt ise yağlı besin içeriyor. Dolayısıyla 15-20 dakikadan daha az memede tutulan bebek sadece karbonhidratı alıp, yağdan mahrum kalmış oluyor. Huzurlu ve sağlıklı bebekler için bebeğin hem önsütü hem de arka sütü almasına dikkat etmek gerekiyor.

Emzirmek için rahat ve sessiz bir ortam, annenin bel ve sırtını destekleyecek yastıklar tavsiye ediliyor. Sezeryan doğumda bir süre oturulması mümkün değil, dolayısıyla bu dönemde yan yatarak emzirilebilir. Bebeğin, memeyi iyice kavramadığı; bebeğin huzursuzlanmasından, şapır şapır sesler çıkarmasından anlaşılabilir. Bu durumda annenin, bebeğin işini kolaylaştırması, gerekirse pozisyon değiştirmesi gerekebilir. İlk 3 ayda, emzirme sıklığı bebeğe bağlı ve herhangi bir sınırlama yok, ancak her halükarda bebeği 4 saatten fazla aç bırakmamak gerekiyor. Bebek de, emme hareketliliğindeyse (örneğin ellerini emiyorsa), memeyi arıyorsa, emmek istediği anlaşılabilir. Tüm bunlara rağmen isteği giderilmeyen bebek, son çare olarak ağlayarak açlığını bildiriyor.

7 Mart 2011 Pazartesi

Ispanak Çorbası

Geçen kış bol bol yaptığım ve severek içtiğimiz ıspanak çorbasının tarifini yayınlıyorum. Ispanak çorbasını hem klasik aile soframızda hem de gelen arkadaşlarıma ikram ettiğimde, önce biraz yadırganır gibi olsa da, gayet güzel tepkiler aldım. Bu yüzden gönül rahatlığıyla, denemenizi tavsiye ederim.


Malzemeler:

- Yarım kilo ıspanak (güzelce yıkanıp ince doğranmış)
- 1 kuru soğan (ince doğranmış)
- 1 yemek kaşığı un
- Yarım su bardağı ılık süt (“biraz zararlı olabilir” derseniz yarım paket süt kreması)
- Sıvıyağ, ılık su, karabiber, tuz.

Yapılışı:

1. Kuru soğanı, yağda kavurun. Ispanakları ilave edip, ıspanaklar sönene kadar arasıra karıştırmak suretiyle kavurmaya devam edin.

2. Unu, ıspanakların üzerine serpercesine eleyip karıştırın. Ilık süt ve dilediğiniz miktarda ılık suyu, unun topaklanmaması için devamlı karıştırarak ilave edin. (Eğer krema kullanacaksanız bu aşamada eklemeniz gerekiyor)

3. Çorba kaynayıncaya kadar sürekli karıştırın. Ilındıktan sonra tuz ve karabiberini ayarlayın.

Afiyet olsun !
 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac