Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



24 Temmuz 2014 Perşembe

Ortadoğu'ya ne lazım?

Beta pozitif teşhisiyle, elimizde kocaman bir poşet ilaç, çıktığımız tatilimiz, bize her anlamda farklı duygular yaşatıyor.... Çok mutlu, çok umutlu, çok hüzünlü, çok keyifli, çok dolu bir yaz geçiyor....

Bu yazı, internetli geçirmeye karar vermem beni zorluyor. Uzunca bir süredir, her görüşten, 3 farklı gazete okuma alışkanlığım kafamı allakbullak ediyor... Okuyorum, okuyorum, düşünüyorum, Ortadoğu girdabının beni tam da en dibe çektiği an silkiniyorum. Ayvalık'ın ara sokaklarındaki eskicilerde Alaaddin'in sihirli lambasını arıyorum, masalların gerçek olma ihtimaline sığınıyorum.

Seneler öncesinde tam da bu zamanlar, Bosna katliamında Avrupa'nın sessizliğine olan isyanımı hatırlıyorum. Ayşe Kulin'in Sevdalinka'sında çok dokunaklı, bir o kadar da gerçek anlatılmıştı. Doya doya gülemiyorum, gülersem bencillik edermişim gibi geliyor, suratımı asamıyorum, nankör olmayayım diye....

En sevdiğim emri uyguluyorum, oku'yorum, ilaveten düşünüyorum, anlamaya/ hak vermeye çalışıyorum, çıkış yolu arıyorum....

Kumsalda iki çocuk var karşımda, bir oyuncak deryasında aynı oyuncağı tutmuş çekiştiriyorlar. "Benim" .... "Hayır, benim" .... Onlara, başka oyuncakların varlığını hatırlatıyorum, olmuyor.... Sonra "sırayla" diyorum, yine olmuyor.... Tartışma kavgaya doğru hızla ilerliyor, oyuncağı alıp kaldırmak en iyi çözüm, önce biraz ağlarlar belki, ama sonra unutup giderler öyle değil mi ??? Hep böyle yapmaz mıyız?

Herşey bu kadar basit mi peki?

Bir lider lazım Ortadoğu'ya. Kişisel, ülkesel, ırksal, dinsel hırslardan, inatlardan, bencilliklerden uzak, arabulucu özelliği olan, insana sırf insan olduğu için değer veren, birleştirici, çözüm üretici, akla ve mantığa önem veren..... Bu babayiğit çıkana, demir yumruğunu masaya vurana kadar zulüm ve gözyaşı devam edecek ve hiç kimse "galip" gelmeyecek..... Acaba seçmek üzere olduğumuz cumhurbaşkanı mı bu misyonu üstlenecek, ne dersiniz???





10 Temmuz 2014 Perşembe

Haydi'n güneşe !

Çok tehlikeli bir yazı, çok cıs bir yazı, çok akıl verilmeyecek bir konu. Ama yine de yazıyorum, çünkü D vitamini 7'den 70'e hepimiz için önemli. D vitamini eksikliği nelere yol açıyor, buradan bakabilirsiniz.

Yaz gelmişti de İstanbul'da sıcaklık yeni yeni hissedilmeye başlandı. Mevsimsiz yağmurlar, rüzgarlar derken sanırım 15 gündür hava olması gerektiği gibi.... E o zaman D vitaminini en doğal kaynağı güneşten almanın tam zamanı. Üstelik sadece kendimiz değil, çocuklarımız hatta bebeklerimiz için de.

D vitamini sadece güneşten değil, gıdalardan (hatta damlalardan) da alınıyor. Ama daha evvel yazmıştım, ne yediğimizi ne yedirdiğimizi bilemediğimiz, gıdaların besleyicilik düzeylerinin eskisi kadar olmadığı bir dönemdeyiz. Ne yazık ki güneş de eski güneş değil. Bu yüzden, D vitamini almak amacıyla güneşlenmeden önce lütfen doktorunuza/çocuk doktorunuza uygulama şekli ve süresini, güneşe çıkma saatlerini mutlaka sorun.

Azı karar çoğu zarar hesabı, faydalanacağız derken, zararlı çıkmayalım.

Sağlıklı günler........


7 Temmuz 2014 Pazartesi

Yakın Komşu, "Uzak" Komşu

Hatırladığım en eski komşum, büyükbabamın evinde, mutfak pencerelerimizin baktığı havalandırma boşluklarından biribirimize el salladığımız arkadaşım. O kadar severdik ki birbirimizi, sadece camdan cama selamlaşmakla kalmaz, birlikte oynardık da. Sapsarı saçları, masmavi gözleri olan cin bakışlı bir kızdı, sanırım benden küçüktü de.....

Annemle oturduğumuz evdeyse komşularımızla hem yakındık hem uzak. Neticede annem tüm gün işteydi, biz de okulda. Öyle gelelim, gidelim, oturalım, kalkalım zordu, istesek de zaman yoktu. Ama karşı komşumuzun çocuklarıyla kutladığımız müşterek doğum günleri, çektirdiğimiz fotoğraflar çok güzel bir anıdır. 

Evlenince taşındığım yeni evimdeyse, durum başlarda aynıydı. Karı koca tam mesai çalışıyorduk, zaten apartmanda yeniydik, en fazla karşı komşu, alt kat komşumuz, yönetici gibi "temel" komşularımızdan haberdardık işte o kadar. 

Ne zaman ki Defne doğdu, ben önce doğum iznine ardından temelli "izne" ayrıldım işte o zaman "komşu"luk benim için farklı bir hal aldı. Hastaneden eve gelişimizde daha kapımızı açıp içeri girmeden, karşı komşumun zilini çaldığımı hatırlıyorum. "Defne doğdu" demiş ve komşumun yarı şaşkın yarı sevinçli gözlerine dalıp gitmiştim. Doğum iznindeyken, apartmanımızın büyük çoğunluğu bebek hayırlamaya geldi mesela. Mesai saatlerine uygun şekilde eve giriş-çıkışlar dışında yaşadıkça, komşularımı da tanıdım, tabii onlar da beni. Neticede, çok şükür ki gecenin bir yarısı olsa dahi kapılarımızı çalabileceğimiz komşularım var. 

Öyle ki, Defne'nin son hastalığında onu zar zor uyutmuş evde atıştıracak birşeyler ararken kapımı çalıp, bana "sürpriz" bir kase helva getiren karşı komşum ve yine aynı dönem "evde tıkılıp kaldın sana Kürşat Başar'ın son kitabını aldım" diyerek gelen alt kat komşum, olayı telepatik boyuta taşıdığımızın sinyallerini de vermiş oldu.... 

Defne'nin bitmek bilmeyen bu son hastalığı yüzünden neredeyse 1,5 aydır, çok dar bir çevrede, sadece "yakın" komşularımla, ev + market + Defne'nin dr.u üçgeninde gidip gelirken "uzak" komşularımın düştüğü duruma da yabancı kaldığımı fark ettim geçtiğimiz cumartesi...... Ailecek arabayla biryerlere gitmemiz gerekiyordu, ilk kez kendi gettomdan çıktığım için şehrimin bu yeni yüzüyle de yeni tanışmış oldum.... Suriye'li göçmenler'den bahsediyorum.... 

Gerçi aylar önce karşılaşmışım aslında, buraya yazmıştım. bir kadın dört çocuk diye. Ama bu kadar kalabalık olduklarını yeni fark ettim. Ayıp değil mi?

Sokakta yürüyerek dilenenleri, alt geçidin gölgeliğine serdikleri yaygıda oturanları derken, yine nefes alamamaya başladım. Hele ki yaygıda, Defne'den birkaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim,  güleç yüzlü o kız çocuğunu gördükten sonra....... Nasıl bir dram, nasıl bir kader bu? "Kentler, köyler boşaldı" dedi eşim, "ne bekliyordun ki.... ?", bu insanları barındıracak büyüklükte yerleşkeler inşaa etmenin zorluğundan, belki imkansızlığından bahsetmek istedi, biliyorum. Ama "imkansız" nedir ki? Onca "komşu" bir olup birşeyler yapamaz mı, yapmamalı mı, neden yapılmıyor ya da neden yetersiz kalıyor.....? Üstelik bu komşular "din kardeşi" ya da "ümmet" ya da "% 99'u Müslüman ülke" değil de, neyse? Hayır kalbimde konu din değil, ırk değil, sadece ve sadece insanlık ama son yıllarda moda oldu ya devamlı dinden bahsetmek, ona uyuyorum ben de.

" Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez." 

"Namaz kılan, oruç tutan, sadaka veren fakat dili ile komşularını inciten nice kimseler vardır ki gidecekleri yer cehennemdir."

"Komşusu açken tok yatan, gerçek mümin değildir"

....................... diyen bir dinin mensupları için bu yaşadıklarımız nasıl yorumlanabilir, üstelik yeri geldi söyleyeyim bu mübarek ayda?

Ülkemin rezil durumdaki dış politikasından, özellikle Suriye politikasından bir kez daha utanç duydum, bireysel anlamdaki çaresizliğimden nefes alamadım, "kış gelince ne olacak" diye düşünmek, "bir gün bizim de başımıza gelebilir" diye empati yapmaksa kahrediyor. Peki ya yaşanan dram? Körler sağırlar birbirini ağırlar durumu?

Yumuşacık yataklarınızda nasıl uyuyabiliyorsunuz, gelecek iyi günleri nasıl vaad edebiliyorsunuz, ekilen onca ayrılık tohumlarından sonra birlik ve beraberlikten nasıl bahsedebiliyorsunuz diye sormak istiyorum politikacılara, onları delicesine destekleyip en ufak eleştiriyi hakaret görenlere? 
Yanıt alamayacağım sorular yerine, acı bir itirafta bulunuyorum, iyi ki kızım hasta olmuş da eve kapanmışım, bu felaketi yeni görüyorum..... Bunu da dedikten sonra, yazacağım her kelime, hafif kalacak değil mi??? 
   

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Gönlümdeki Cumhurbaşkanı Adayı

Ağustos'ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için partiler adaylarını açıkladılar. Görünüşe göre, oylama 3 aday arasında yapılacak. Peki cumhurbaşkanlığı nedir, neden önemlidir, cumhurbaşkanı seçilebilmek için hangi özelliklere sahip olmak gerekir? Hukuki anlamda bütün cevaplar Anayasamız'da. En güncel hali de burada.

MADDE 8- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.

MADDE 77- (Değişik: 21/10/2007-5678/1 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimleri dört yılda bir yapılır.
Meclis, bu süre dolmadan seçimin yenilenmesine karar verebileceği gibi, Anayasada belirtilen şartlar altında Cumhurbaşkanınca verilecek karara göre de seçimler yenilenir............. 

       MADDE 79- ............... (Değişik: 21/10/2007-5678/2 md.) Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi işlemlerinin genel yönetim ve denetimi de milletvekili seçimlerinde uygulanan hükümlere göre olur.


C. Kanunların Cumhurbaşkanınca yayımlanması
MADDE 89- Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen kanunları onbeş gün içinde yayımlar.
(Değişik: 3/10/2001-4709/29 md.) Yayımlanmasını kısmen veya tamamen uygun bulmadığı kanunları, bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterdiği gerekçe ile birlikte aynı süre içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderir. Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir. Bütçe kanunları bu hükme tâbi değildir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, geri gönderilen kanunu aynen kabul ederse, kanun Cumhurbaşkanınca yayımlanır; Meclis, geri gönderilen kanunda yeni bir değişiklik yaparsa, Cumhurbaşkanı değiştirilen kanunu tekrar Meclise geri gönderebilir.

Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümler saklıdır. 

Madde 91- ............................. Sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde, Cumhurbaşkanının Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarmasına ilişkin hükümler saklıdır.

MADDE 92- ........................ Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde veya ara vermede iken ülkenin ani bir silahlı saldırıya uğraması ve bu sebeple silahlı kuvvet kullanılmasına derhal karar verilmesinin kaçınılmaz olması halinde Cumhurbaşkanı da, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verebilir.

MADDE 93-  ................. Meclis, bir yasama yılında en çok üç ay tatil yapabilir; ara verme veya tatil sırasında, doğrudan doğruya veya Bakanlar Kurulunun istemi üzerine, Cumhurbaşkanınca toplantıya çağrılır.

I. Cumhurbaşkanı
A. Nitelikleri ve tarafsızlığı
MADDE 101- (Değişik: 21/10/2007-5678/4 md.)
Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasî partiler ortak aday gösterebilir.
Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.
B. Seçimi
MADDE 102- (Değişik: 21/10/2007-5678/5 md.)
Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir sebeple boşalması halinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde tamamlanır.
Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.
İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder.
Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usûl ve esaslar kanunla düzenlenir.
C. And içmesi
MADDE 103- Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer:
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim.”
D. Görev ve yetkileri
MADDE 104 - Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.
Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır:
a) Yasama ile ilgili olanlar:
Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisini gerektiğinde toplantıya çağırmak,
Kanunları yayımlamak,
Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri göndermek,
Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak,
Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün, tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde iptal davası açmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,
b) Yürütme alanına ilişkin olanlar:
Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,
Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek,
Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak,
Yabancı devletlere Türk Devletinin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,
Milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek,
Genelkurmay Başkanını atamak,
Millî Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak,
Millî Güvenlik Kuruluna Başkanlık etmek,
Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilân etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak,
Kararnameleri imzalamak,
Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak,
Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak,
Devlet Denetleme Kuruluna inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak,
Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek,
Üniversite rektörlerini seçmek,
c)  Yargı ile ilgili olanlar:
Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askerî Yargıtay üyelerini, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.
Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.
E.  Sorumluluk ve sorumsuzluk hali
MADDE 105- Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.
Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz.
Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.
F. Cumhurbaşkanına vekillik etme
MADDE 106- Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, görevine dönmesine kadar, ölüm, çekilme veya başka bir sebeple Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması halinde de yenisi seçilinceye kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır



Aday açıklanma sırasına göre Ekmeleddin İhsanoğlu, Selahattin Demirtaş ve Recep Tayyip Erdoğan'dan birinin cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda kullanacağı yetkileri, yapabilecekleri özetle yukarıda anlatıldığı şekilde. Hayli geniş değil mi? Özellikle sorumluluk ve sorumsuzluk hali (madde 105) dikkat çekici, ne dersiniz?

Adayların sahip olmaları gereken özelliklerden ziyade, seçilmeleri durumunda "tarafsız" olma ilkesine uyma zorunlulukları da önemli. Adı geçen adaylardan ikisi, cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda gerçekten "tarafsız" olabilecekler mi? Bir tanesi kendisine oy vermeyenleri, diğeriyse vatandaşı olduğu devleti "yok" saymakta. Kalan adayınsa tarafsızlık anlamında ne yapacağı konusunda fikrim yok ama en azından diğerlerine göre daha "makul" kabul edilebilir ...?

Hele ki edilecek yemin.... Adaylardan ikisinin, bugüne kadarki eylem ve söylemleri Madde 103'teki içerikte bir yemini canı gönülden etmelerini bence inandırıcı kılmıyor, kılmayacak da (gerçi milletvekili yeminleri de üç aşağı beş yukarı bu içerikteydi, yeminlerine sadık kaldılar mı sizce ya da hedefleri bu yemini gerçekleştirmeye yönelik mi?). Üçüncü adayınsa durumu tartışmalı, düşündürücü, bilemiyorum, tanımıyorum......

Tabii herkesin fikri kendine, bana sorarsanız gönlümde yatan aslan çok ama çok farklı biri. Kim mi??

O bir KADIN.
O bir ANNE.
O bir HUKUKÇU.
O bir GENÇ (maalesef 40 yaş sınırına takılıyor ama Anayasa'yı bir kez delmekten birşeycik olmaz değil mi? Hem ne ki Anayasa, topla çoğunluğu, değiştir.....)
O bir YEMİN MERAKLISI, BAYRAK DELİSİ.
O bir SIRADAN VATANDAŞ.
O bir ÜN'SÜZ.
O işte BEEEENNNN .

Gururla, adaylığımın kabulünü rica ediyorum ve 20 vekilimizden beni aday göstermelerini bekliyorum.

Şaka bir yana. Bu ülkede, bu coğrafyada, böylesine karmaşık bir dönemde cumhurbaşkanlığına aday olmak/olabilmek ve seçilmek durumunda yaşanacaklar hakikaten çok düşündürücü. Zamanla göreceğiz, ama işin özü şu ki ben, artık gerçek olduğuna inanmaya başladığım BOP'un bir parçası olmayacağım. Aklıma yatmayan hiçbir adaya, ne gerekçeyle olursa olsun oy vermeyeceğim.

Gönlümdeki asıl cumhurbaşkanı, yukarıdaki yemini kürsüden bangır bangır bağırarak, içinden hissederek ve gerekirse son nefesinde bile ettiği yemine sadık kalarak okuyacak ve uygulayacak bir babayiğittir..... Bilmem anlatabildim mi?  
 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac