Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



22 Şubat 2010 Pazartesi

İstanbul Kahve Festivali & Ayasofya Müzesi


Geçtiğimiz Cuma aldığım bir elektronik posta mesajı, Cuma da dahil olmak üzere üç gün sürecek İstanbul Kahve Festivali’ni haber veriyor, kahve üreticisi ve kahve makinesi satıcısı firmaların, ürün ve sunumlarını yapacaklarını haber veriyordu. Festivalin düzenleneceği yer, çok sevdiğim Sultanahmet’teki, Binbirdirek Sarnıcı’ydı.



Bu haberin üzerine, dün, annem ve eşimle birlikte önce Binbirdirek Sarnıcı’ndaki İstanbul Kahve Festivali’ne, ardından Ayasofya’ya gittik.



Festival kapsamında açılan kahve standlarında hem değişik kahveleri tatma hem de satın alma imkanı vardı. Hatta çikolata sunumu yapan bir tezgah da vardı.



Festival yerindeki gezimiz umduğumuzdan daha kısa sürdüğü için, hemen eve dönmeyip Ayasofya Müzesi’ne gittik. Müze Kartlarımız sayesinde girişteki uzun kuyrukta beklememize gerek kalmadı.



Ayasofya, her zamanki gibi muhteşemdi. M.S 2. yüzyılda kilise olarak inşa edilmiş, 1200’lü yıllarda uğradığı Latin istilası sonucu tarumar edilmiş, fetihten sonra ise onarılarak camiye, Kurtuluş'tan sonra da müzeye dönüştürülmüş bu mimari harikası yapı bence insana, hem manen hem de fiziken ne kadar küçük olduğunu anımsatıyor.



İçerisindeki freskler ve ayetler, kocaman kapılar ve bunlardaki özenli, detaylı işçilik bence görülmeye değer.



Ayasofya'daki freskler arasında; mimarı tarafından Ayasofya'nın maketinin ve dönemin imparatoru 1. Jüstinyen tarafından şehrin maketinin, Meryem ve bebek İsa'ya sunulmasını tasvir eden bu fresk, benim en beğendiğim fresk oldu.



Gezimizden sonra, Sultanahmet Köftecisi'ne gidip hem dinlendik hem de meşhur köftelerden yedik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac