Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



29 Ocak 2013 Salı

Kullanmadığımız Herşeyi Vermeliyiz

Her sabah olduğu gibi Defne'yle cama tünemişiz. Maksat çöp kamyonunu seyrederken, meyve yeme saatini kolay geçirebilmek.

Veee çöp kamyonu gelir, amcalar inerler kamyondan, çöp evinin kapılarını açarlar, koca koca konteynırları çıkarırlar. Hepsini birer birer boşaltmaya başlarlar. Çöp öğütücüsü çalıştıkça, eldivenli elleriyle biraz daha dibe iterler çöpleri. Bir an, içlerinden biri elini sokar diplere, yüreğim ağzıma gelir, "eyvah elini sıkıştıracak, ne yapmaya çalışıyor ki?" Amca, elini çıkarır, kocaman bir kot pantalon tutuyordur. Şöyle evirir çevirir. Altıncı kattan gördüğüm kadarıyla öyle yırtığı pırtığı yoktur kotun, sadece biraz battal bedendir o kadar. Öğütücü durdurulur. Amca, kotu üzerine şöyle bir tutar. Arkadaşları da yanına gelir, hep birlikte bakarlar, çöpten çıkan kotun olup olmadığını incelerler. Boyu uzun kaldığı gibi, kanımca hayli boldur da. Netice, amcanın hoşuna gitmez ki kotu aldığı çöplerin arasına atar ve bu sefer büyükçe bir tulum çıkarır içerden. "Ne o millet, giyecek mi atıyor çöpe" diye düşünürüm çünkü ortalık pazar yerine dönmektedir sanki. Oysa "çöp"tür almaya geldikleri, hani bildiğiniz "işe yaramayacak" şeyler... içim ezilir.. keşke baksaydım görmeseydim derim... Sonrasında çöpten bir kutu çıkarırlar, içinde ne olduğunu anlayamadığım bir kutu ve onu atmamaya karar verirler, temizce bir poşet bulup içine koyarlar özenle... veee çöp kamyonu geldiği gibi gider....

Nereye mi varacak bu yazdıklarım... Acaba çöpe attığımız şeyler bir başkasının işine yarayabilir mi? Bizim için "çöp" sayılan şeyler bir başkası için "değerli" ya da "elzem" olabilir mi? Bu soruların yanıtı malesef ki evet... Ben bu sabah hep bildiğim bir şeyi belki birkaçıncı kez gözlerimle gördüm ve neden bilmiyorum bu sefer içime daha çok dokundu. O yüzden yüksek sesle söylüyorum, "ATMADAN ÖNCE DÜŞÜNÜN, ATMADAN ÖNCE VERMEYİ - PAYLAŞMAYI DÜŞÜNÜN"

Eski kıyafetlerimi ya da eski olmasalar da artık giymediğim kıyafetlerimi düzenli olarak ayırırım ve veririm. Asla aklım kalmaz verdiklerimde, madem giymiyorum, madem giymeyecek kadar umursamıyorum, demek aslında ihtiyacım yokmuş derim ve veririm. Helali hoş olsun kullanana.

Aynı şey ev eşyaları için de geçerli. Artık kullanmıyorsam, atıl kalmışsa veririm.

Defne'nin kıyafet ve oyuncakları da vakti geldiğinde sahiplerini bulmakta. Bir başka çocuğun o kıyafetleri kullandığını, ısındığını, oyuncaklarla oynadığını hayal etmek bile bana huzur veriyor. Asla saklamıyorum gelecek belirsiz günlere... çok şükür şimdilik durumumuz var, iyi kötü alabiliriz tekrar diyorum verdikçe. Rahmetli anneciğim de derdi, "paylaştıkça çoğalırsınız" diye...

Hatta bize temizliğe gelen teyze soba kullandığı için, sobada yakılabilecek "çöp"leri de onuna ayırıyorum desem, abarttığımı düşünürsünüz belki... ama olsun bu "ben"im işte...

Velhasıl, elimden geldiği kadar saklamıyorum hiçbirşeyi... Hayat, bana sonsuz yaşamın olmadığını çok erken yaşta öğretti, yani istif yapmanın anlamsızlığını, gereksizliğini. Bu yüzden elimden geldiği kadar paylaşıyorum ihtiyacı olduğunu düşündüklerimle.

Bugün çöpçü amcanın bana gösterdikleri çok ama çok dokundu ruhuma. Çöpe atılan o kot ya da tulum belki birinin işine yarardı, nasıl bir vicdansızsın sen diyesim geldi o tanımadığım komşuma.

Etrafınızda gerçek ihtiyaç sahiplerini bulamayacağınızı düşünüyorsanız ya da bu konuda çekimserseniz, ne olur belediyelere, muhtarlıklara, darülacizeye başvurun. Emin olun bu uğraşınız birilerine sevinç olarak dönecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac