Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



19 Mart 2010 Cuma

Sanat, tarih, moda ve romantizm…..Paris-II

İlk kısmını burada yayınladığım Paris gezi notlarına devam edelim....


Paris, 1900’den beri çalışmakta olan, inanılmaz büyüklükte bir metro ağına sahiptir. Metro haritasına baktığınızda, şehrin altının köstebek yuvası haline gelmiş olduğunu düşünebilirsiniz. Çok karışık bir metro sistemi olduğu söylense de iyi bir haritanız varsa, şehrin en ücra köşesine bile çok kolay ve ucuza ulaşabilirsiniz. Yalnız, geceleri evsizlerin barınması dolayısıyla tehlikeli olabilir(miş). Bir de yürüyen merdivenlerin azlığı, yaşlı ve sakatlar açısından ciddi dezavantaj yaratıyor. Paris’te, metro ağı yetmezmiş gibi altı adet tren garı da varmış)


Türk mahallesi burada da var. Türkiye’de asla girmeyi düşünmeyeceğiniz salaş bir lokantanın vitrininde, bir tabak mercimek çorbasının 5 Euro olduğunu görünce küçük dilimi yutacak hale geldim, evet Paris işte bu kadar pahalı bir şehir.


Montmartre ise Paris’in tek tepesidir. İsa’nın kalbinin attığı söylenen ve içerisinde fotoğraf çekilmesi yasak olan Sacre Coeur Kilisesi buradadır. Montmartre’a “Ressamlar Tepesi” de denebilir. Çünkü daracık sokaklarında ayaküstü resim yapan sanatçılara rastlamanız ve ufak bir pazarlık karşılığı resminizi yaptırmanız mümkündür.


Disneyland’ın Avrupa’lı versiyonu Eurodisney’e gitmek yerine Brüksel gezisine çıkmayı tercih etmiştik, dolayısıyla bu eğlenceli yerden size bahsedemeyeceğim. Eurodisney gezisi, çocuklu ailelere ve turistik gezi yerine eğlenceyi tercih edenlere uygun olabilir.


Paris gezimizin son gününde Versay Sarayı'na da gitmiştik. Ancak buna ilişkin fotoğraf ve notları bir başka zaman yayınlayacağım.

Edith Piaf’ı aslında Paris’e mal etmemek lazım, çünkü kendisi ünlü bir Fransız şarkıcı. Ancak meşhur olmadan önce Paris sokaklarında şarkı söylediğini düşünerek ve dilim döndükçe o şarkıları mırıldanarak Paris sokaklarında dolaşmak hoşuma gitmişti.


Paris’te ve sanırım Fransa’nın birçok yerinde İngilizce bilmek aslında pek işe yaramıyor. Çünkü insanlar, İngilizce sorduğunuz sorulara Fransızca yanıt vermeye pek meraklılar. Objektif bakınca, dillerini korumakta gösterdikleri bu aşırı! duyarlılık boşuna değil, dilini kaybeden bir toplum her şeyini kaybeder! (Fransızların bu aşırı! özeni, yarı İngilizce yarı Türkçe konuşmayı marifet sayan vatandaşlarımıza kapak olsun, adamlar turistle bile anadillerini konuşuyor)


Paris, eğer hakkını vererek gezmek ve müzelerinde vakit geçirmek isterseniz, hakikaten birkaç güne sığdırılacak bir şehir değil, tıpkı İstanbul gibi, en az bir haftayı sadece Paris’te geçirmenizi öneririm.

2 yorum:

  1. paris notlarını soluksuz okudum. 20 gün sonra biz de gideceğiz inşallah ve hakkında ne okusam kar diyerek sürekli araştırıyorum. daha çok yazı bekliyorum ;)

    YanıtlaSil
  2. Özlem, selam... Paris notlarını beğenmene sevindim. Madem 20 gün sonra gideceksiniz, Louvre Müzesi ve Versay Sarayı notlarına öncelik vereyim. :) Görüşmek üzere....

    YanıtlaSil

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac