Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



29 Kasım 2009 Pazar

Çikolata kokan başkent….. Brüksel


Brüksel, unutamayacağım başkentlerden biri…. Sanırım bunun en büyük nedeni, çikolata dükkanlarından sokaklara taşan mis gibi koku...

Yürüyüşünüz sırasında waffle satan küçük dükkanlara rastlayabilir, kendinize ayaküstü ziyafet verebilirsiniz.


Karşımıza çıkan bu waffle minibüsünün bizim olmasını ve bu şehre waffle’cı olarak yerleşmeyi hayal etmedik desem yalan olur…


Hep yeme içmeden bahsettim ama Brüksel denince maalesef aklıma hep tatlı geliyor ve mis gibi çikolata kokusunu burnumun ucunda hissediyorum.

Biraz da tarihi yerlerden bahsetmek gerekirse:

Büyük Meydan (Grand Place)
Gotik ve barok mimarinin harikulade buluşması diyebiliriz. Bu büyüleyici meydan, 13. yüzyılda inşa edilmiş olup, Unesco Dünya Kültür Mirası listesindedir. Çoğu meslek loncaları için kurulmuş, birbirine bitişik binalar ile çevrilidir.

Büyük Meydan'da, kendimizden geçmiş bir halde, heykellerle süslü binalara bakarken, arkamızdan gelen müziğin sesiyle uyandık. Bir de baktık ki yaşlı müzisyenlerden oluşan bu küçük orkestra konser veriyor, marşlar çalıyor. O atmosferin güzelliğini anlatmam mümkün değil... ve maalesef fotoğraflarda ses kaydı yapılamıyor... hayal gücünüze kalmış...


Katedral



Katedralin merdivenlerinden inen bu küçük kızın şıklığı ve kendisi gibi minicik pembe şemsiyesi Brüksel’den hatırlamak istediğim karelerin arasında...


Brüksel’de bizim Çiçek Pasajı’nı andıran bir de pasaj var. İçerisinde oraya özgü dantel dükkanlarını ve yine çikolata dükkanlarını bulabileceğiniz bu pasaj, meydana inen sokaklardan birinde.


Manneken Pis
Çiş yapan çocuk heykeli
1619 yılında yapılan bu minik heykel ile çeşme, turistlerin ilgi odağı.


Atomium:Atom çekirdeğinin 102 metre yüksekliğindeki bu figürü modern Brüksel'in simgelerinden biri sayılıyor.


Brüksel'de dantel işi de ünlüymüş...


Brüksel’liler vitrin süsleme konusunda da çok başarılı. Bal almaya niyetiniz olmasa bile, vitrinin özenli güzelliği sizi kendisine çekiyor.

Tahtadan oyuncak bulabileceğiniz sokak pazarı:


Ah Chez Leon ah !!!
Rehberimizin tavsiyesine uyarak gittiğimiz yüz yıllık geçmişe sahip Chez Leon, midyeleri ile ünlü bir lokanta. Burada yediğim midyenin tadına doyamadım ve etrafa aldırmadan yemeğimin suyuna ekmeğimi batırmadan edemedim.


Umarım bu kısa turdan, siz de benim kadar keyif almışsınızdır .....

27 Kasım 2009 Cuma

Herkese İyi Bayramlar !



Püreli Et, bence Kurban Bayramı'na uygun, hafif bir et yemeği. Kurban bayramı klasiklerinden kavurma dışında birşey denemek isteyenlere...

Malzemeler:

Et için:
- 300 gram dana kuşbaşı
- 2 kaşık sıvıyağ
- 1 kuru soğan
- 1 diş sarımsak
- 1 yemek kaşığı domates salçası
- 2 defne yaprağı
- Tuz, karabiber
- Sıcak su

Püre için:
-3-4 patates
-Süt, su
- Tereyağ
- Tuz

Yapılışı:

1. Etinizi, tencereye alarak orta ateşte suyunu bırakıncaya kadar arasıra karıştırarak pişirin, suyunu bırakınca ateşin altını kısıp, tencerenin kapağını kapatarak suyunu çekmesini sağlayın.

2. Et suyunu çekince, yağı, yemeklik doğradığınız kuru soğan ve sarımsağı ilave ederek kavurun.

3. Salçayı ilave edip, kokusu gidene kadar kavurun.

4. Etlerle yüzyüze gelecek kadar sıcak suyu ve defne yapraklarını ilave edip, etler yumuşayana kadar pişirin.

5. Püre için: Soyup küp doğradığınız patatesinizi haşlayın. Eğer kaldıysa suyunu süzüp, süt ve tuz ilave ederek ezin. Terayağını ilave edipi kısık ateşte karıştırarak, yağın erimesini sağlayın.

6. Çukur bir tabağa aldığınız pürenizin ortasına etinizi yerleştirip servis yapın.

Afiyet olsun !

25 Kasım 2009 Çarşamba

Mercimek Çorbası



Mercimek çorbası, en sevdiğim çorbalardan biridir. Gayet iştahsız geçen küçüklüğümde, aile büyüklerimin soframızdan eksik etmediği ve o zamanlar bayılarak yediğim ender yemeklerden biri olan bu lezzetli çorbayı şu şekilde yapıyorum:

Malzemeler:

- ¾ su bardağı kırmızı mercimek (yıkanmış)
- 1 kuru soğan (yemeklik doğranmış)
- 1 patates (soyularak küp halinde doğranmış)
- ½ yemek kaşığı silme un
- 3-3,5 su bardağı sıcak su.
- Sıvıyağ
-Tuz

Yapılışı:

1. Yemeklik doğradığınız kuru soğanı, bir miktar sıvıyağda sararıncaya kadar kavurun.

2. Unu, serperek ilave edip, bir iki kez karıştırın.

3. Yıkadığınız kırmızı mercimeği ve soyarak küpler halinde kestiğiniz patatesi ilave edin.

4. Sıcak suyu ekleyerek, kırmızı mercimek ezilene ve patatesler pişene kadar orta hararetteki ocakta pişirin.

5. Çorbanıza tuz ilave ederek, el blenderından ya da mutfak robotundan geçirin.

6. Çorbanızın koyuluğunu/kıvamını zevkinize göre, sıcak su ilavesiyle ayarlayın.

Pişirme Önerisi:

Özellikle soğuk kış günlerinde, daha vitaminli bir çorba için soğanla birlikte bir diş sarımsak ekleyebileceğiniz gibi, kullanacağınız suya önceden hazırlamış olduğunuz bir miktar et suyu katabilirsiniz.

Servis Önerisi:

Bu çorba; limon suyu, kuru nane ve kırmızı pul biber ile servis edilebileceği gibi, fotoğraftaki şekilde kızarmış ekmek parçaları (kruton) ile de sunulabilir.

Afiyet olsun !

23 Kasım 2009 Pazartesi

Bisikletler

İstanbul gibi yedi tepeli, trafiği arapsaçından daha karmaşık olan bir şehirde bisikletli hayat, birçoğumuz için maalesef hayalden öteye geçemiyor.

Belki de bu yüzden, şehir hatta ülke dışına çıktığımda, insanların bisikletleriyle işlerine gitmeleri, basit alışverişleriyle sair işlerini halletmeleri ve dahası bisiklet kullanıcılarına özel yollar ayrılması ilgimi çekmiş, gıptayla fotoğraflarını çekip biriktirmeme neden olmuştur.

Çorum Müzesi'nde....


Viyana'lı ufaklığın rahatına imrenmemek mümkün mü?...


Adana Arkeoloji Müzesi'nde....


Verona/İtalya'dan...


Eskişehir,Porsuk Çayı kenarında...


Paris'li bisikletçi, ufaklığı gözünün önünde istiyor...


Floransa'dan....


Şimdilik bu kadar !

21 Kasım 2009 Cumartesi

Haftasonu kahvaltısı klasiklerinden “Yumurtalı Ekmek”



Haftasonunun en sevdiğim yanı, dilediğim saatte uyanıp, demlenmiş çay eşliğinde keyifli bir kahvaltı etmek. Eğer o haftasonu hızlıca evden çıkmamız gerekiyorsa ya da kahvaltı sofrasında biraz kalabalıksak, mutlaka Yumurtalı Ekmek yapıyoruz.

Yağda kızardığı için sağlıklı olmasa da, lezzeti ve pratikliği açısından vazgeçemediğimiz bu kahvaltılığa domates, salatalık ve sivri biber gibi taze ürünlerin yakıştığını düşünüyorum.

Malzemeler:
(iki kişilik)

- İki ya da üç yumurta
- Aldığı kadar dilimlenmiş ekmek
- Kızartmak için sıvıyağ
- Tuz

Yapılışı:

1. Yumurta ve tuzu, tabanı geniş bir kasede çırpın.
2. Kalın olmayacak şekilde dilimlediğiniz ekmeklerin her iki yanını bu karışıma iyice bulayın. Karşım bitene kadar bu işlemi tekrar edin.
3. Yumurtaya bulanan ekmeklerinizi, kızdırdığınız sıvıyağda, arkalı önlü kızartın. Sıcakken servis yapın.

Afiyet olsun !


Püf noktası:

* Kızarttığınız ekmekleri servis yapmadan önce, kağıt havlu serili bir tabağa koyarak, fazla yağı bırakmasını sağlayabilirsiniz.

19 Kasım 2009 Perşembe

Eskişehir

Kendisine verilen adın tersine, gayet modern, güzel, tertemiz bir şehir.



Bunda, yıllardır seçilen Büyükşehir Belediye Başkanı, aynı zamanda bir heykeltıraş ve Anadolu Üniversitesi eski Rektörü, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in çalışmaları ve modernlik anlayışı yadsınamaz.



Eskişehir, ortasından geçen Porsuk Çayı üzerine inşa edilmiş küçük köprüleri, şehre yayılmış heykelleri, kenarındaki kafeleri ve gezinti motorları ile Paris’i andırıyor.



Eskişehir, nasıl bir yer, neleri meşhur, nereler görülmeli derseniz, işte size fotoğraflarla kısa bir tur….

Porsuk Çayı; su kenarına kurulmuş şehirler sizce de bir başka güzel olmuyor mu?



Odunpazarı Evleri; restore edilmiş tarihi evleri gezebilirsiniz.



Cam Müzesi; bu yazı yazıldığında ülkemizdeki tek cam müzesi.



Lületaşı’ndan Pipolar, sanat harikaları:



Haller Gençlik Merkezi, adı üstünde özellikle üniversiteli gençlerin buluşma mekanı. Buranın, bir zamanlar hal binası olduğuna inanabiliyor musunuz?



Film Festivali de var, işte afişi:



Çiğ Börek; lezzetli, mutlaka yenmeli:

18 Kasım 2009 Çarşamba

Ispanak


En sevdiğim kış sebzesidir. Yıkamasındaki zorluk dışında, pişirmesi çok kolaydır.

Bizim evde ıspanağın çorbası, yemeği (borani şeklinde) ve böreği yapılır. Bazen kahvaltıda ıspanaklı yumurta pişirdiğimiz de olur. Bu değerli kış sebzesinin, salatalara da konulduğunu ve çiğ halini de lezzetli bulduğumu hatırlıyorum. Bir de içinde ıspanak olan yeşil bir kek pişirdiğimi...

Ispanak Borani:


İçindeki bulgur nedeniyle iki çeşit yemeğin yerini tuttuğundan Ispanak Borani, gayet doyurucu, besleyici ve pratik bir yemek. Denemek isteyenler için…

Malzemeler:

Ispanak için;

- Yarım kilo ıspanak (yıkanmış, ince doğranmış)
- Bir kuru soğan (yemeklik doğranmış)
- Bir yemek kaşığı domates salçası*
- Yarım çay bardağı ince bulgur
- Yarım su bardağı sıcak su
- 1 adet küp şeker
- Sıvıyağ
-Tuz

Yoğurt Sosu için;

- Bir kase yoğurt
- İki diş sarımsak

Yapılışı:

1. Yemeklik doğranmış kuru soğanı, bir miktar yağda kavurun.
2. Soğan sarardığında, salçayı ilave ederek, salçanın kokusu gidene kadar biraz karıştırın.
3. Yıkayıp ince doğradığınız ıspanağı ilave ederek, ıspanak sönünceye kadar kısık ateşte pişirin.
4. Sıcak suyu, küp şekeri, tuzu ve ince bulguru ilave edip, bulgur şişene kadar pişirin.
5. Bu arada, ezdiğiniz sarımsağı, yoğurt ile iyice karıştırın.

Tabağa aldığınız ıspanağı, yoğurt sosu ile servis yapın.

Afiyet olsun !

*Salça, yarı yarıya domates ve kırmızı biber salçası olabilir.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Büyük Saray Mozaikleri Müzesi


Geçen hafta sonu rotamız, Sultanahmet’teki Büyük Saray Mozaikleri Müzesiydi.

Tarihi Yarımada’da yer alan bu müze, Sultanahmet Camii’nin külliyesindeki Arasta Pazar’dadır.

Müze binası, Bizans İmparatorluğu Büyük Sarayı’nın revaklı avlusunun bir bölümünde kısmen sağlam kalmış mozaik döşemeyi içine alacak şekilde inşa edilmiştir.

M.S. 450-550 yılları arasında tarihlenen bu mozaiklerde, dini motifler yerine günlük hayata dair kareler ve doğadan sahneler işlenmiştir.



İstanbul’un fethinden 30 yıl kadar önce buraya gelen Floransalı Buendelmonde, Büyük Saray’ın tamamen terk edildiğini ve bir taş yığını görünümünde olduğunu belirtmiştir.

Fetihten sonra, Büyük Saray’ın bulunduğu alan, yeni kurulan mahallelerin arasında kalmıştır. 17. yüzyılda, Sultanahmet Camisi’nin arastası bu sarayın kalıntıları üzerine yapılmıştır. 1852-1865 yıllarında çıkan yangınlar, arasta ile birlikte Büyük Saray kalıntılarının daha da harap olmasına neden olmuştur.



Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, 1953 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne bağlı olarak açılmış, 1979’da Ayasofya Müzesi’ne bağlanmıştır. 1982 yılında Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Avusturya Bilimler Akademisi arasında yapılan bir protokol çerçevesinde hazırlanan proje uyarınca, mozaiklerin restorasyonu ve konservasyonu çalışmalarına başlanmış, bu çalışmalar 1997’de tamamlanmıştır.

Ustaları toprak olmuşken, inatla zamana kafa tutan bu mozaikleri, kendilerine ev sahipliği yapan, küçük ve mütevazi müzede gezmenizi ve çıkışta, Tarihi Yarımada’nın büyülü atmosferini bir kez daha hissetmenizi öneriyorum.

Keyifli geziler….

13 Kasım 2009 Cuma

Balık yemenin tam zamanı !!!



Balık yemeyi sever misiniz?

Hani, “denizden babam çıksa yerim” derler ya, neredeyse o kadar düşkünümdür deniz ürünlerine. Özellikle de balığa…

Av yasağının kalkması ve İstanbul’da havaların iyi gitmesinin etkisiyle, tezgahlar balıkla dolup taşmaya, benim gibi balıkseverler de bayram etmeye başladılar !

Uzmanlar, balığın her yaş grubu için çok besleyici olduğunu, diğer et çeşitlerine göre daha sağlıklı olduğunu, dolayısıyla haftada en az iki kez balık yenmesi gerektiğini söylüyorlar. Bir de en sağlıklı pişirme şeklinin, ızgara ya da buğulama olduğunu…

Biz de fırsat buldukça bu nimetten faydalanmaya çalışıyoruz.

Gayet basit olan aşağıdaki tarifi denemeye ne dersiniz?

Palamut Izgara:
(iki kişilik)



Malzemeler:

- 2 adet palamut (filetosu çıkarılmış ve ortadan ikiye kesilmiş)
- Defne yaprağı, limon kabuğu
- Tuz

Yapılışı:

1. Balıkçınızın, filetosunu çıkararak ortadan ikiye kestiği palamudunuzu, bol su ile güzelce yıkayın. Mutfak süzgecine alarak, suyunun süzülmesini bekleyin.

(Bu sırada roka ve taze soğanlı güzel bir mevsim salata yapabilir, taze ekmeğinizi dilimleyebilirsiniz.)

2. Balık parçalarını ızgaranıza yerleştirip, üzerlerine defne yaprağı ve limon kabuğu koyun.

3. Balıkların önce bir yüzünü ardından diğer yüzünü 3-4 dakika kadar pişirip, dilediğiniz kadar tuz ilavesi ile sıcak sıcak servis yapın.

Afiyet olsun !


Hamiş:

• Palamut, zaten yağlı bir balık olduğundan ve en sade haliyle daha lezzetli bulduğumdan, ayrıca yağ ve sos kullanmadım.

Sonbahar




Sonbahar, soğuk ve karanlık kış günlerinin habercisi de olsa, birçok insana hüzün verse de, doğanın bir nevi kabuk değiştirerek kendini, önce uykuya ardından zinde bir dirilişe hazırlaması, olağanüstü bulduğum renk cümbüşü, bereketli yağmurların camımdaki tıkırtıları beni hep mutlu etmiştir.





Küçüklüğümden beri, ağaçların altına yığılmış, hardal sarısı ve kahverengi karışımı yaprak kümelerine basıp, çıkardıkları hışırtıları dinlemekten, ayaklarımı sürüyerek bunları havada uçuşturmaktan keyif alırım. Hatta, bunu yapabilmek için yolumu değiştirdiğim bile olur...





Sonbaharın elverişli günlerinde Belgrad Ormanı’na gitmeyi, baraj gölünün etrafındaki yürüyüş parkurunu tamamladıktan sonra tahta masalara oturup bir süre sessizliği dinlemeyi seviyorum.





Hele bir de, üşenmeyip evden kumanya ve termosta çay getirmişsem, tabii yanımda sevdiklerim ve fotoğraf makinem varsa, değmeyin keyfime.





 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac