Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



6 Şubat 2015 Cuma

Yarıyıl "tatili" bitiyor mu dersiniz?

Tatil denince aklınıza ne geliyor? Yaz- kış ayrımı yapmadan genel olarak bu soruyu cevapladığımda, bana öğretilen ve yaşamaya alıştığım "tatil", "çalışma" ya da "okuma" günlerinin rutininden farklı olarak hobilerime, sevdiğim uğraşlara vakit ayırmak, uzun bir süredir biraraya gel(e)mediğim kimselerle görüşmek, en çok da dinlenmek, yani yavaşlamaktır. Saate bakmadan, "hadi çabuk", "acele et" demeden geçirilen bir süredir tatil, yani bana ayrılan zaman.

Çevreme baktığımda, yarıyıl tatili öncesi, okulu bu tatile tabi çocuğu olan tüm velileri bir telaş aldı. Bu telaş, sadece "çocuğu kime bırakacağız?" haklı sorusundan ibaret değildi. "Çocuğu nasıl eğleyeceğiz, hangi faaliyetleri yaptıracağız, falancanın çocuğu filanca yapacakmış aman bizimki eksik kalmasın, biz de filan falan yapalım...." vs vs klasik düşünceler, kaygılar, planlar sarmıştı pek çok evi. Hiçbirine haklı ya da haksız diyemem, kimsenin ebeveynlik tercihlerini de yargılayamam ama benim düşünceme göre bir de çocuğun gözünden olaya bakmak gerekir.

Aylardır her sabah aynı saatte uyanan/uyandırılan, hızla kahvaltı edip okula yetişen, okuldan sonra da (bazen) çeşitli aktivitelere "sürüklenen", aktivitelerin arasına ödevlerini, banyosunu, uykusunu, çizgi filmlerini sıkıştıran çocuk, adına "tatil" denen ve "kendisine ayrılan bu sürede" aslında ne yapmak istiyor? Ya da aslında neye ihtiyacı var? İşte bu noktada durup biraz da çocuğun gözünden, empati yaparak bakmak gerekir diye düşünüyorum. Belki oyuncaklarını özlemiştir ya da yatağında uzanıp kitap okumayı ya da kek pişirmeyi ya da bir arkadaşını eve davet edip oynamayı ya da büyükannesiyle pazara gitmeyi ya da cama ekmek koyup kuşları beslemeyi yani klasik anlamda "gelişimi" için çok da "önemli" birşey yapmadan sadece ve sadece tatilini yaşamayı...

Oysa bakıyorum, adı "tatil" de olsa birçok çocuk benzer koşuşturmaya devam ediyor. Hızlıca edilen kahvaltı, ardından yetişilen filanca kurs (okul kursları dahil değil), sonrasında sinema, ardından büyükannede yemek, arkadaş ziyareti derken bence bir güne sığdırılamayacak kadar çok aktiviteyle sonunda hem fiziksel hem de duygusal anlamda yorulmuş çocuk. "Mutlu ve eğleniyor" görüntüsünün ardında ne gizli? Peki ya biz yetişkinler, çalışsak da evde olsak da bu süreçte böylesine bir tempo bizi yormuyor mu da "ah bir tatil bitse de okula gitse" havamızı gizleyemiyoruz.

Kendi yarıyıl tatillerimi hatırlıyorum sonrasında. Annem çalıştığı için kardeşimle evde yalnız olurduk çoğunlukla. Kimi kitap okurduk, kimi oynardık, öğlene doğru yemeğimizi yerdik, TV seyrederdik ki o zamanlar (80'lerin ortasından itibaren) çizgi filmler korkunç kıttı, bazen sıkılıp uyurduk, haftada maksimum iki kez büyükbabamın işi yoksa bizi gezdirirdi, sıkılırdık, yaşımız elverdiğince basit ev işlerini yapıp annemize yardımcı olurduk, ödevlerimizi yapardık ve okulumuzun açılmasını iple çekerdik. Ne benim ne de kardeşimin okula giderken ağladığımızı, istemediğimizi, sorun çıkardığımızı hatırlamıyorum. Bunun birazı mizaçsa birazı da sanırım "tatil"in bize kafi gelmesindendi.

Anne baba olmanın bence en zor yanı bir başkası adına karar vermek ve uzunca bir dönem buna zorunlu olmak. Dolayısıyla bir başkası adına verilen "karar"ların ağır sorumluluğu altında, asıl "karar" sahibinin durumunu öncelikle dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum.

"Tatil"in bitmesine 2,5 gün kaldı, yani hiçbir şey için geç değil.    



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac