"Çocuk bu düşe kalka büyürler" dense de, düşmek var düşmek var. Malum yaz geldi, park bahçe sezonu, dolayısıyla düşüp kalkma sezonu açılmış oldu.
Geçen sene bu vakit Defne, neredeyse 1,5 yaşındaydı ve yanımda yürürken her zaman inip çıktığı küçücük basamaktan resmen yere ve maalesef betona uçmuştu. Yüzünün bir yanı tamamen sıyrılmıştı. Hatta burnu da kanamıştı. Basbayağı kazaydı, benim onu tutabilme/ havada yakalayabilme olanağım yoktu ama yine de kendimi suçlamıştım. "Keşke elinden tutsaydım", "keşke şöyle yapsaydım, "böyle yapsaydım" diye günlerce kendimi yedim bitirdim. Ve o günden sonra dikkatimi Defne üzerinde daha çok yoğunlaştırmaya başladım, özellikle dışarıdaysak. Hatta öyle bir hale geldim ki, evde birkaç kez tam düşecekken havada yakaladım onu. Ama bu şekilde dikkat kesilmek, her an tehlike varmış gibi yaşamak çok yıpratıcıydı ve Defne de büyüyordu, artık hareketleri daha bilinçli ve sağlamdı.
Buna rağmen mizaç olarak zapt edilemez bir enerjisi ve korkusuz bir ruhu var. Köpek sesinden ve bazen helikopter dışında hiçbir şeyden korkmuyor. Büyük çocukların oyununa katılmaya, onlarla beraber koşmaya çalışıyor, o sırada dikkatini başka şeylere çekmeye çalışsam da başarılı olamıyorum. Zaten dikkati de çabuk dağılıyor. Parka gittiğimizde tüm oyuncaklarla 3 saniye kadar ilgileniyor, sonra tüm bahçeyi tavaf etmek istiyor, kedilere bakıyor, karıncalara buğday veriyoruz ama hep bir devinim içindeyiz. Hani azıcık sallansa ben de yanında oturuversem ya da ne bileyim parka götürdüğümüz topla oynasa 5 dakika yok. Beraber oynayalım demem bile yetmiyor, hatta bazen arkadaşlarının ilgisi de yetmiyor.
Bu zapt edilemez hali bir başka çocuğun yaramazlığına denk gelince Salı günü çok fena düştü, gerçi düştü değil çocuk bunu itmiş, benimki de merdivenden toprağa çakıldı. Yüzünün bir yanı sıyrık içinde, diğer kaşı kanamış, dudağı patlamış vs vs. Ben o sırada maalesef bir başka anneyle konuşuyordum ve Defne'nin olduğu tarafa bakmıyordum. Bahanem yok, bulamam da. Evde tüm gün yalnız ne kadar sıkıldığımı, bir başka yetişkinle üstelik anneyle konuşmayı ne kadar özlediğimi söylemem kendimi acındırmak ve nafile özür üretmekten öteye gitmez. Çocuk (neredeyse 3 yaşında) bunu itmeseydi normal şartlarda düşeceği bir yer değildi. Ben asıl buna güvenip rahat davranmıştım ama büyük hata etmişim. Çocuk da misafiren gelmiş biri, bizim sitenin çocukları Defne'ye hep dikkat eder, birbirlerine de öyle haşin davranmazlar çünkü.
Verilmiş sadakamız varmış, beyin travması ya da uzuv kaybı gibi şeyler olmadı. Sadece sıyrıklarla atlattık olayı. Defne çok korkmuştu o gün, ama ertesi gün ve bugün eski neşesine ve yaramazlığına kavuştu. O eski haline döndü de ben artık ben olmaktan çıktım. Kendimi affedememem bir yana, ya yine düşerse biri bunu iterse vs diye çocuğu parkta resmen gölgemde tutmaya çalışıyorum. Aslında rahat bir anne olmaya gayret ederim normalde, çocuğun kendine güvenli ve bağımsız olması bence önemlidir ama bu son hadise beni benden aldı. Sanırım bir süre daha geçmeli benim için, sonra ben de ipleri gevşeteceğim yine.
Ama Defne'yi büyütürken en zorlandığım konular "sınır çizmek" ve "denetlemek". "Tehlike varsa sınırlayın" diyorlar ama tehlike her yerde olabilir işte. Kendi başına olsa asla düşmeyeceği bir yerden psikopat bir çocuk bunu itebiliyor, o zaman sınır koymanın sınırı nedir? Valla düşüne düşüne işin içinden çıkamıyorum günlerdir, geceleri de uyku tutmuyor, kendime sinirimden, iten küçük çocuğa kızamamış olmaktan, Defne'nin bu aşırı bağımsız hareketlerinden geligeliveriyorlar bana.
Sanırım böyle böyle büyüyor çocuklar ve anne babalar da böyle böyle yaşlanıyorlar. Allah tüm yavruları korusun, bizleri de vicdan azabı yaşayacak duruma düşürmesin demekten başka çarem yok şimdilik.
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce