Yıl 2007, uzun bir arkadaşlık döneminin ardından eşimle evleniyoruz. 29 yaşındayım, aslında hep daha erken evlenmek ve çocuk sahibi olmak istemiştim, ama kısmet. Kendimize bir yıl süre veriyoruz ve ardından anne-baba olmayı planlıyoruz.
2008'e geldiğimizde çalışmalara başlıyoruz. Bu arada jinekoloğuma da gidiyorum çünkü bende hep adet düzensizlikleri vardı. Neyse, 2008 Kasım ayında hamile olduğumu öğreniyorum, çok seviniyoruz ve acele edip herkeslere haber veriyoruz. Ama maalesef 5 haftalıkken ilk düşüğümü yapıyorum, Allah'tan kürtaja gerek kalmıyor. Moralim çok kötü, benim yüzümden olmadığını bildiğim halde kendimi suçluyorum.
Birkaç ay ara veriyoruz, vücudumun kendisini toplamaya ihtiyacı var. Gel zaman git zaman, öyle böyle derken 2009 Temmuz'da tekrar hamile olduğumu öğreniyorum. Bu sefer eski doktorumu bırakıp bir başka doktora gidiyorum ve ikinci düşüğümü yine 5-6 haftalık civarında yapıyorum. Off ki ne of. Moralim bu sefer dibe vurmuş vaziyette. Kendimi berbat hissediyorum, asla anne olamayacağımı düşünüyorum. Hamile arkadaşlarımdan, anne olmuş arkadaşlarımdan, hatta çocuklu komşularımdam uzak duruyorum. "Belki nazarım değer", "belki kötü gözle bakarım" diye korkuyorum çünkü. Sonsuz umutsuzum, nereye gitsem kimse danışsam bilemiyorum. Kendimi işime daha çok veriyorum, çalıştıkça bu düşüncelerimden bir nebze olsun kurtuluyorum.
Yeni doktorum, "aşılama yapalım olmazsa tüp bebek" diyor, ama çarenin o olmadığını biliyorum. Çünkü sorunum hamile kalamamak değil, bir şekilde hamileliği sürdürememek. Acaba vücudumda ne oluyor da bebek bir şekilde kalamıyor diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu yüzden o doktoru da bırakıyorum, sunduğu tedavi seçenekleri bana inandırıcı gelmiyor. Bu arada babamın kolon kanseri olduğunu öğreniyoruz, acilen ameliyata alınıyor, onun yanında kalıyorum. Moralim iyice çöküyor, hastanede kilo veriyorum ve tarihimin en düşük kilosuna ulaşıyorum. Neyse, hastaneden taburcu oluyoruz. Bebek konusu aklımın ucunda bile değil, o kadar kötü hissediyorum ki moralman. Babam kemoterapiye başlayacak, onun için hastane vs araştırıyoruz, onkoloğuna gidiyoruz, dikişlerini aldırıyoruz, diğer yandan ben son gaz çalışıyorum vs.
Bakıyorum ki, kafamı başka şeylerle oyalamak iyi geliyor, facebook'taki farmville'e dadanıyorum. Oysa bilgisayar oyunu delisi değilimdir. Tarlamı ekiyorum biçiyorum, hayvanlar alıyorum, ağaçlarımdan meyve topluyorum, hediye yolluyorum millete. Bir de bu bloguma başlıyorum. İş dışındaki zamanlarımı böylesine dolduruyorum. Sırf düşünmemek, düşündükçe delirmemek için...
Bu arada doktor yengem beni arıyor, babamı soruyor. Ardından "ne zaman anne olacaksın bakıyım?" diyor. Telefonun diğer ucunda hüngür hüngür ağlıyorum. "İlkini düşürmeseydim çoktan anneydim şimdi" diye geçiyor aklımdan. Aklımı kaçırmak üzereyim. Belirsizliklerden bunaldığım gibi vücudumda neyin ters gittiğini de bir türlü çözemiyorum. Yengeme gidiyorum, herşeyi konuşuyoruz, "polikistik over" başlangıcı ama tam da değil diyor. Bana bir şeker ilacı bir de bebe aspirini veriyor. Oysa ben şeker hastası filan değilim. Bana "tekrarlayan düşükleri olan hastalara veriyoruz bunu" diye açıklıyor. Bir de moral aşılıyor ama onu duyacak kadar bile umudum yok. Ama mucizevi bir şekilde o ay hamile kalıyorum.
Üstelik ruhen ve fiziken en dibe vurmuş halimle. Hamile olduğumu kimselere söylemiyoruz, söyleyecek gücüm yok artık, sevinemiyorum da. Tedirgin bir bekleyiş içindeyim. Kendi kendime "doğmadan sevinmeyeceğim" diyorum ve neredeyse, hamile değilmişim gibi hayatıma devam ediyorum. İlk üç ayı bu şekilde tamamlıyoruz.
İşte o bebek Defne ! Benim küçük mucizem. 2 senelik bekleyiş ve kayıpların ardından, tam da gece çökmek üzere olan hayatıma güneş gibi doğan küçük kızım.
Aradan geçen zamanda, özellikle "ikinci çocuk" konusu kafama takıldığında düşüklerimi hatırlıyorum. Bazen de düşünüyorum onları, acaba kız mıydı yoksa erkek mi? Onlar olsaydı Defne yine olur muydu? Baştan yengeme danışmamakla çok mu hata etmişim? .... vs cevabı belirsiz ve artık önemli olmayan onlarca soru geliyor bazen aklıma.
Sonrasında apartman görevlimizin eşinin geçirdiği hamileliğe tanık oluyorum. Kocaman karnıyla temizliğe gidiyor, duvar tepelerinden atlıyor, Defne'yi kucağına alıyor ve bir kez daha doktorumun haklı olduğu şu sözünü gözlerimle görerek yaşıyorum; "Düşük yapman senin suçun değil. Bebek, düşeceği varsa düşer, doğacağı varsa da tutunur hayata. Annelerimiz tarla çapalarken çocuk doğurmuş, kendini boş yere üzme"
Üstelik başka "anne"lerle konuştukça pek çok kadının geçmişinde düşük hikayesi olduğunu öğreniyorum. Ama fark ediyorum ki "anne" olmamış kimse bunu yüksek sesle söylemiyor.
Yaşadıklarımı bu kadar açık ve rahat yazmamın en önemli nedeni belki de bu. Biz kadınlar, kendimizle ilgili bu "çok özel" konuyu bir şekilde saklıyoruz. Evet hoş bir konu değil, ortaya çıkıp basbas bağırıp anlatılacak hikayeler değil, belki acınmak istemiyoruz, belki utanıyoruz, belki "bende sorun var" demek bize eksiklikmiş gibi geliyor. Sebebin önemi yok.
Bu yazımı, benim gibi çok düşük yapmış, morali diplerde gezinen, ama bir şekilde pes etmeyen kadınlara moralman destek olmak, yalnız olmadıklarını söylemek amacıyla yazıyor ve bol şans diliyorum...
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
Kayıpların için üzüldüm, Mevlam Defne'ye ve sana sağlık sıhhat uzun ömürler versin. Kendimde bunu yaşamadım ama şunu söyleyebilirim; hamilelik konusunu insan ne kadar az kafaya takarsa sonuç o kadar olumlu oluyor. Karar verdikten sonra aylarca her ay bu ay mı acaba diye ümitlendikçe ve her olumsuz sonuçta ruhen çöktükçe durum daha da karıştı bende . Ne zaman ki takdir Allah'ın deyip kafamdan çocuk düşüncesini attım (gerçekten düşünmedim, takip etmedim vs. vs.), ruhen rahatladım Mevla o ay nasip etti. Tanıdığım bir çok insan da da bunu gördüm. Sözün özü böyle sürecin içinde olanlara kendilerini başka başka şeylerle meşgul etsinler diyebilirim (tıbbi bir boyut yoksa tabi ki).
YanıtlaSilSevgiler.
başlığı görünce irkildim bir an.yeni mi oldu bu olay acaba dedim.sonra anladım okuyunca.çok üzüldüm,içim bir garip oldu gerçekten:(neyseki zor günlerine güneş gibi doğmuş Defne.
YanıtlaSilAllah onu size,sizi de ona bağışlasın.
fazla kafaya takıp deşme durumu bende de var ne yazık ki.zamana bırakmak en güzeli aslında ve de bol bol dua etmek.kafayı başka şeylerle meşgul etmek gerekiyor hiç şüphesiz.
Güzel dilekleriniz için teşekkür ederim. Yazdıklarınıza tamamen katılıyorum.Çevremdeki kız arkadaşlarım da hep benzer şeyler yaşadılar ve ne zaman kafaya takmayı bıraktılar işte o zaman müjde geldi :) Tıbbi boyut için de Allah herkesin yardımcısı olsun, vicdanlı ve işinde iyi bir doktora denk gelmek çok önemli.
YanıtlaSilSevgiler,
bende bugün öğrendim bebeğimi kaybettiğimi, 7 haftalıktı, ilk düşüğümü yaptım. sizinki gibi başarı hikayeleri okumak bana iyi geliyor ama bir yandan da hiç ulaşılamazmış gibi... dilerim bizde bir defne bebekle taçlandırılırız. sevgiler
YanıtlaSilBuket hanım, doğru doktor doğru tedavi ve yüksek moral..... Bence anahtar üçlü bu. Güçlü olmalısınız, Sak'ın kendinizi suçlamayın... Inşallah Bir gün güzel bir haber verirsiniz bana, sevgiler.....
YanıtlaSil