Yıl 1999, Levent'te dedemle oturuyorum. Her sabah 125 Kadıköy otobüsüne binip, üniversiteye derse gidiyorum. Yanımda, sınıf arkadaşım da var. Otobüs, okul durağına geliyor, iniyoruz. Duraktaki bankın üzerinde kıvrılıp yatmış, beyaz saçlı bir adam görüyoruz. Önce geçip gidiyoruz, ama ardından arkadaşımla bakışıyoruz, ikimizin de içi o adamcağızı orada bırakmaya el vermiyor. Üstelik okulumuzun hemen karşısı Haydarpaşa Numune Hastanesi. Adamcağızın yanına gidiyoruz, konuşmaktan, anlatmaktan aciz. Arkadaşım koluna giriyor, ben trafiği durduruyorum, karşıya geçiyoruz, hastaneye giriyoruz. Amcaya aç olup olmadığını soruyoruz, başıyla "açım" gibi işaret yapıyor. Hemen kantinden birşeyler alıyoruz ona. Kendi başına yiyemeyecek kadar elleri titriyor. Belki parkinson? Birlikte masaya oturuyoruz. Ellerimle yediriyorum amcaya. Yüzünde hafif bir tebessüm var, hayatımda gördüğüm en güzel mavi gözleri görüyorum. Pasparlak, ışıl ışıl.... Yemekten sonra "acil"e geçiyoruz, durumu anlatıyor ve amcayı "güvenli" ellere teslim ediyoruz. İçin için sevinerek derse yetişiyoruz.
Ertesi gün, amca yine durakta, yine yatıyor. Bu sefer hiç tereddüt etmeden kaldırıyoruz, yine hastaneye götürüyoruz, biraz sert ve sitemli olarak görevlilere çıkışıyoruz. "Neden bıraktınız amcayı?" "Neden sokakta bu adam?"... Aldığımız yanıt aynı, "bu işler böyle, yapacağımız birşey yok." Arkadaşımla bastırıyoruz, "amcayı sosyal güvenlik kurumlarına teslim edin, bir daha sokağa bırakmayın" diye. O amcayı son kez görüşümüz, sonrasında ne oldu bilemiyoruz.. 20-21 yaşında öğrenci kafamızla yapabildiğimiz bu kadar...
Bugün.... yıl 2012.... Defne'yle markete gidiyoruz. Marketin bahçesinde hep gördüğümüz yaşlı, bakımsız, akıl sağlığı yerinde olmayan, kir pas içinde teyze. Hava soğuk, teyzenin ayaklarında çorap yok, üzeri pislik içinde. Bağırıp duruyor sağa sola. Defne'yle markete girip alışveriş yapıyoruz, teyze de giriyor ve birşeyler alıyor. Ardından Defne'yi fark edip uzaktan sesleniyor ona. Defne korkuyor tabii... Hemen uzaklaşıyoruz, kasiyer kıza soruyorum, birşeyler yapın, olmaz böyle diyorum. Aldığım cevap 1999 ile aynı. "Hastane kabul etmiyor, ailesi sahip çıkmıyor, polis almıyor, çaresiziz, Allahtan kimseye saldırması yok".
İçimden isyan ediyorum.... Ne yapabilirim diye düşünüyorum, eve geliyoruz, Defne'nin yemeği uykusu derken aklıma, kar yağdığı zaman facebook'ta sıkça paylaşılan bir gönderi geliyor. "Kimsesiz birini görürseniz arayın" denilen numara, hemen arıyorum, meğer Büyükşehir Belediyesiymiş. Durumu anlatıyorum, ismimi ve telefonumu alıyorlar. Hemen ekibi gönderiyorlar, bir saat kadar sonra görevli beni arıyor. Teyzenin orada olmadığını, ama market görevlilerinden arasıra geldiğini öğrendiklerini ve ertesi gün tekrar gidip bakacaklarını söylüyor. Bu ilgi ve geri dönüş çok hoşuma gidiyor.
Birkaç gün sonra yine markete gideceğiz, bakalım ne olmuş, gelişmeler nasıl?
Bu arada İstanbul için ilgili telefon numarası; 0212 455 13 00. Lütfen kimsesiz, yardıma muhtaç birini görürseniz arayın, yeri tarif edin, hatta mümkünse adres verin. Gerçekten gidip ilgileniyorlar.
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
Ne güzel, tebrik ederim sizi. Bir çoğumuzun yaptığı gibi duyarsız kalıp geçmemişsiniz, hem geçmişte hem bugünde. İnşallah belediye de uygun bir yere yerleştirip iyi imkanlar sunar o teyzeye.
YanıtlaSilMerhaba Sessizce, perşembe günü yine markete gideceğiz, bakalım gelişmeler nasıl olacak...
YanıtlaSil