"Sosyal hayat, çocuktan önce ve sonra asla aynı olmuyor" desem çok mu kesin konuşmuş olurum? Ya da şöyle demeli belki, "becerebilene aynı" / "çocuğuna ve ebeveyne göre değişir" ... vs.
Defne'nin doğumundan önce çalışıyordum. Bildiğiniz sabah 9 akşam 18, arada 1 saat öğle tatili, allahtan mesai ve haftasonu çalışması yok. Ama İstanbul'da yaşamak ve o zamanki önceliklerimiz yüzünden, şimdiki aklım olsaydı daha başka olacağına inandığım bir sosyal hayatımız vardı.
Arkadaşlarımızla görüşürdük, ama belli bir sınırda kalırdı. Şimdi olsa sabah buluşup akşama kadar sağda solda vakit geçirir, o sergi senin bu müze benim gezer, akşam da ayrı program yapardım. Ama yoruluyorduk işte, tüm haftanın yorgunluğu, haftaiçi zaman olmadığından haftasonuna kalan mecburi işler derken haftasonu uçup gidiveriyordu bir şekilde. Yine de özellikle 3-4 gün olan tatillerde katıldığımız kültür turları/ İstanbul'u yeniden keşfetmek/ yakın sergilere gitmek çok özlediğim aktivitelerden.
Defne'den sonraysa öyle çocuğuyla sıkı bir şekilde gezen, çok mobil ailelerden olamadık. Özellikle benim, her ortamda rahatça emzirememe sıkıntım, Defne'nin gazı ve zor uyuyan bir bebek olması bunlara yol açtı. Emzirme saatlerine göre ayarladığımız gezilerimiz, daha çok açık havada gerçekleşti. İlk zamanlar sahil, Emirgan korusu, ilerleyen aylarda alışveriş merkezi ve çocuk parkı en sık gittiğimiz yerlerdi. Hatta bir keresinde üçümüz Sabancı Müzesine bile gittik. Arkadaşlarımızla da en çok evimizde biraraya geldik, çünkü bizim için en kolayı buydu.
Arkadaşlarımızın çoğu bekar, bir sonraki çoğunluk evli ama çocuksuz ve azınlıkta bizim gibi çocuklu olanlar. Çocuksuz grupla görüşmek bir şekilde daha kolay diye düşünsem de, saatlerimiz uymuyor. Herkes haftaiçi çalışıyor, haftasonuysa bizim öğle yemeği&uyku saatimizde uyanıp güne başlıyorlar, birinci golü burada yemiş oluyoruz. Öğleden sonraki birkaç saat de onların tam gün ortasına geliyor ve buluşmalar hep kaynıyor. Çocuklu arkadaşlarla da en büyük sıkıntı, uyku saatlerinin çakışması ya da çocuklardan birinin hasta olması oluyor. İstanbuldaki mesafeleri ve trafik faktörünü saymıyorum bile. Yani bir şekilde "sosyal hayat" hep bir yerlere takılıyor.
Defne doğduğundan beri eşimle 4 kez başbaşa öğle yemeğine çıktık. Bunun ilki 19 mayıstı, Defne 5 aylıktı, yardımcımız vardı, Defneyi ona bıraktık, hızlıca yemek yedik ve döndük. Diğer üçüyse, şu son 4 -5 ay içindeydi, Defne'yi öğle uykusunda kayınvalideye emanet ettik. Yine hızlıca yemek yedik ve geldik. Henüz akşam çıkma ya da sinema gibi uzun faaliyetlere başlamadık.
Gerçi, bu şekilde eşim de ben de mutluyuz. Eşim, tüm hafta çalıştığı için Defneyi özlüyor ve onunla vakit geçirmek istiyor, ben de "ailecek" olmayı seviyorum, tüm zorluğuna rağmen bu şekilde ilerlemek şimdilik bizim için yeterli. Zaten er ya da geç Defne daha büyüyecek, gittiğimiz yerlerde boyama/hamur vs ile oyalamak kolaylaşacak, belki öğle uykusunu kaldıracak... vs.
Ama ne yalan söyleyim bazen "ahh pusetsiz hayaaat" diye hayıflanıyoruz...
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder