İster hurafe deyin ister batıl inanç deyin bence geçmişten gelen her inanışın, uygulamanın ve deyimin altında ufak da olsa bir gerçeklik yatar. Ölümdeki 40'tan ziyade, doğumdaki kırktan bahsetmek istiyorum, yani lohusalıktan, kendi lohusalığımdan...
Hakikaten dedikleri kadar vardı, erken doğum yapmış olmak ruhumu nasıl yaralamışsa, sezaryen dikişleri de acayip zorluyordu beni.
Erken doğum yaptığım için kendimi suçluyordum, keşke daha erken doğum iznine ayrılsaydım diyordum, böyle hazırlıksız yakalanmasaydık 37. haftada diyordum ama ne zamanı geri alabilirdim ne de olanları değiştirebilirdim. Günler geçtikçe zor da olsa bunu kabullendim. Ruhsal olarak da lohusalığın verdiği sıkıntıları yaşıyordum, hormonal değişiklikler, özellikle süt hormonunun etkisi beni daha duygusal yapmıştı. Bunun normal olduğunu bilmekle birlikte, bazen kendime dayanamıyordum, herşeyin bir an evvel eskisi gibi olmasını istiyordum. Ne zaman uyusam kabus görüyordum, gördüklerim o kadar canlı, o kadar gerçekti ki uyumaya korkuyordum. Hatta bir gece rahmetli annemi görmüştüm rüyamda, harika bir elbise giymişti, gülümseyerek bana geliyordu, kollarını açmıştı, belli ki sarılacak ve öpecekti beni, yüzümü kaldırdım, "anne" dedim ve yüzüm sopsoğuk birşeye değdi, uyandım. Meğer yüzümü kaldırınca salondaki kanepenin arkasına çarpmışım. Kıştı, ev soğuktu, sesime Defne de uyanmıştı... bunun gibi sonu gelmez, acı veren rüyalar yüzünden uykularım çok kalitesizdi.
Sezaryen dikişleri yüzünden yataktan kalkmakta acayip zorlanıyordum, Defne'yi emzirirken de mutlaka yastık kullanıyordum. Doğumdan önce çok hareketli olan bana, bu durum da batıyordu açıkçası. Kendimi hasta ve aciz gibi hissediyordum. Ve yine dua ediyordum kırk çıksa diye.
Günler öyle geçerken 17. günlük başlayan kolikle, ağlama krizleri ve uykusuzlukla tanıştım. Kötü olmakla birlikte kendi lohusalığımı unutup küçüğümü teselli etme ve uyutma telaşına düştüm. Kırk gün sonra geçer diye boşuna ümitlendiğim bu süreç, 4,5- 5 ay kadar sürdü.
Hiçbir blogda lohusalık sıkıntılarının yazıldığını görmedim. Bu yüzden de sadece benim sanıyordum bunları yaşayan, ama arkadaşlarımla konuştukça öğrendim ki çoğu kadında yaşanan durumlarmış. Ruhsal gel gitler, fiziksel sıkıntılar, bebeğin dünyaya, annenin bebeğe alışma süreci, ailenin ve ilişkilerin aldığı yeni boyutlar.... Yani 40 diye boşuna söylememiş eskiler. Amma velakin acı gerçektir ki, kırk çıkınca da sihirli bir değnek herşeyi düzeltmiyor, sadece hayatı kolaylaştırıyor.
Bu yazının, lohusalık sıkıntıları yaşayan tüm yeni annelere ışık olmasını diliyorum... Benim o dönem bulmakta çok zorlandığım ışık....
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder