Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



5 Nisan 2013 Cuma

Gıda Etiketlerini Okumalıyız

bu konuyu ne zamandır yazmak istiyordum, ancak hem ön çalışmasındaki uzunluk hem de konunun uzmanı olmayışım beni geri bırakıyordu.

Gıda etiketi demek aslında "ne yiyorum", "yediğimin içinde ne var"demektir. Satın aldığımız bir ürünün içinde ne olduğunu paketin dışından görebiliyoruz ama hakikaten neyle yapılmış olduğundan ne kadar haberdarız? İşte bu yüzden tüketici olarak dikkat etmeli, tercihlerimizi doğru yapmalı, firmaları da doğru tercihlerimize uygun üretim yapmaya zorlamalıyız.

En basitinden, hazır satılan sosis, salam, sucuk, köfte, mantı gibi ürünlerin etiketlerine hiç baktınız mı? Baktıysanız, içeriklerinde hayal ettiklerinizin dışında birşeyler olduğunu görebilirsiniz. Örneğin mantıların çoğunda soya kıyması kullanılıyor, şarküteri ve köfte ürünlerine kanatlı hayvan eti, kemiği, kıkırdağı vs katılabiliyor(du). Ancak yayınlanan tebliğ sonrasında bu uygulama "yasak"landı, uymayana ciddi cezalar getirildi. Türkiye Kasaplar Besiciler Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkarları Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ'ın konuyla ilgili yaptığı açıklama da burada. Tabii bugüne kadar yapılanlar yapanların yanına, yedirilenler de yiyenlere "kar" kaldı... Böylece bir kez daha anladım ki, etiket okumak önemli...

İngiltere'de 1930'da ve 1980'de üretilen sebze ve meyvelerin mineral değerlerinin karşılaştırıldığı bir araştırmaya göre, 50 yılda sebzelerde kalsiyum, magnezyum, bakır ve sodyumda, meyvelerde ise magnezyum, demir, bakır ve potasyumda önemli düzeylerde gerilemeler olmuş. Bu düşüşün, endüstriyel tarımın gelişmesinden veya türlerin değişmesinden kaynaklanmış olabileceği düşünülüyor. Yani sebep ne olursa olsun bir şekilde eskisi gibi yesek de eskisi gibi beslenemiyoruz. Dolayısıyla "bari yediklerimizi bilelim" ve "kalitesini gözönüne alalım" dediğimiz anda da "etiket okumak" karşımıza çıkıyor. Ne yediğimizi ve yedirdiğimizi bilmeye hakkımız var !

Annanelerimiz zamanında "hazır çorba" tarhanaydı, turşu- kek- börek evde yapılırdı, fast food lokantaları yerine tencere yemeği yapan esnaf lokantaları vardı, meyve ve sebzeler zamanında tüketilirdi, zaten aksi de mümkün değildi. Yemeklere lezzet katmak için bulyonlar/kıvam arttırıcılar/aroma vericiler değil; baharatlar, yağ ve otlar kullanılırdı. İşte o zamanlar beslenme gerçekti.....

National Geographic Türkiye dergisi geçen sene "100 Soruda Gerçek Gıda-Sofradaki Denklem" isminde bir ek vermişti. İşte bu eki okuyup, özetleyip paylaşıyorum.

* Emülgatörlerin sağlık açısından riski var mı? Aslında geleneksel beslenme içerisinde de emülgasyon yöntemi kullanılıyor. Örneğin beşamel sos, yağ ve et suyu, un yardımıyla birleştiriliyor. Endüstri ürünlerinde özellikle çikolata, mayonez ve ketçap endüstrisinde hayli yaygın. Burada temel sorun emülgatörler değil, bunların kaynaklarının doğal olup olmadığı. en sık kullanılan emülgatör SOYA LESİTİNİ! 

İşte aynen kopyaladığım soru ve cevabı... Soya'nın GDO'lu olduğunu bilmeyen var mı? Dolayısıyla etikette "emülgatör" ya da "soya" varsa, ben yokum arkadaş !

* Monosodyum Glutomat (MSG) hangi gıdalarda ne amaçla kullanılıyor? Normal olarak gerçek gıdaların ayrıca lezzetlendirilmeye ihtiyacı yok. Ancak gıdalardaki lezzet kaybı aşırı fiziksel işleme tabi tutulmalarıyla ortaya çıkıyor. MSG, tat özelliğinin artırılması için kullanılıyor. Hazır yemekler, baharatlar, özellikle çorbalar, sosisler, soslar, cipslerde kullanılıyor.

Burada da "aşırı fiziksel işlem" deyimine dikkat çekerim, gıdaya uygulanan aşırı fiziksel işlem nedir? Soymak, doğramak ve pişirmek dışında neler yapılıyor???

E serileri nedir? Zararlı olanları var mı? E serileri her zaman masum değildir. Sentetik gıda boyaları ve koruyucu sondyum benzoat şekerli içeceklerde, meyve sularında, salata soslarında, renkli şekerlerde, meyve aromalı içeceklerde bulunabiliyor ve çocuklarda ölçülebilir düzeyde hiperaktivite ve dikkat dağınıklığına neden olabiliyor. E 102, E 124, E 110, E 122, E 104, E 129'un çocukların beyinlerinde hasara neden olduğu, hatta zeka düzeyinde düşüklüğe neden olabildiği belirtiliyor. ayrıca sentetik gıda boyaları, yukarıda sayılanların dışında alerjik reaksiyonlara ve hatta kanserlere neden olabildiğine yönelik iddialar mevcut.

Eşim, her dönem Kızılaya gönüllü kan verir. İşlem sırasında konuştuğu hemşirelerden biri, son yıllarda ülkemizde çocuklardaki kan kanseri(lösemi) oranının aşırı yükseldiğinden bahsetmiş. Nedeni nerede gizli dersiniz ?

Fruktoz ? ilk başlarda diabetikler için kan şekeri üzerinde çok küçük bir etkisi olduğundan "güvenli" bir tatlandırıcı olarak kabul edildi. Gıda mühendisleri düşük dozlarda kullanımlarının sağlığa zararsız olduğunu kabul ediyor. Ancak bazı bilimsel araştırmalar fruktozun pankreas kanseri, beyin işlevinde baskılama ve şeker bağımlılığına neden olabileceğini ortaya koydu. öte yandan fruktozdan zengin beslenmenin metabolik sendrom, insülin fazlalığı ve hipertansiyona neden olduğu biliniyor. Endüstriyel tatlı gıdaların ve meşrubatların üretiminde fruktozdan zengin mısır şurubu kullanılıyor. sert ve yumuşak şekerlemeler, jöle, helva, reçel ve marmelatlar, fırıncılık ürünleri, kek, bisküvi, ekmek, dondurulmuş tatlılar, dondurma, alkollü ve alkolsüz içecekler, ketçap vs...

Sodyum nitrit? BHA ve propil galat? Çoğunlukla sosis, salam, sucuk, füme somon vs işlenmiş et ürünlerine eklenen koruyucu madde. BHA ve BHT adı verilen maddeler kahvaltılık gevrek, sakız, patates cipsi ve sebze yağlarına eklenen bir koruyucu. Propil galat ise, etlerde, tavuk çorba bazlarında ve sakızlarda bulunuyor. Tüm bu koruyucu maddelerin kanserle ilişkisi olduğu belirtiliyor.

Anladığım ve anlayacağınız işler karışık, tüm bu listeleri elde ve akılda tutmak, bir bu kadar daha olan tüm katkı maddelerini ve içeriklerini ezbere bilmek gerçekten çok zor. Bu yüzden de, yukarıdaki temel bilgiler aklımda kalmak suretiyle, gıda etiketlerini okurken;

- Satın aldığım ürünün etiketinde yazılanları eve kullanıp kullanmadığıma bakıyorum.  Mesela "aroma" yazıyorsa almıyorum, çünkü hem "aroma"nın ne olduğunu tam bilmiyorum hem de "aroma"yı evde kullanmıyorum.

Ürünün etiketinde üzeri kapalı bir ifade varsa ya da anlamadığım bir ifade varsa, satın almıyorum. Mesela, "bitkisel yağ" dendiğinde "mısır" olabileceğini düşünüp almıyorum, çünkü ailecek mısır tüketmiyoruz. Ya da basitçe "tuz" yazılacak yerde, "sodyum klorür" yazıyorsa almıyorum. Eşim bende tuz istediğinde "tuz" der, "sodyum klorür" değil....

- Az tüketmek yanlış tüketmekten iyidir. Arada kaçamak yapmıyor değiliz, tabii konu Defne olduğunda bu sadece uçak yolculuğu, uzun araba yolculuğu gibi kendi mutfağıma erişimin imkansız olduğu, yılda 3-5 kez yaşadığımız durumlarda geçerli. Onun dışında misafirlikte, şurada burada "ayıp olmasın" diye kesinlikle aklıma yatmayan birşeyi yemiyorum ve yedirmiyorum.

Hayır, gıda psikopatı değil, bilinçli bir tüketici ve anne olmaya çalışıyorum.......   








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac