Dün akşam İstanbul'da şiddetle başlayan fırtınanın ardından rüzgar kesildi ve beklediğimiz yağmur geldi. Hatta yağmur ne kelime, resmen gök delinmiş gibi sağanak yağdı.
Gece, Defne'nin çığlığıyla uyandık, belki geçer diye birkaç dakika bekledim ama başka odada da olsa yanıbaşımdaymış gibi duyabildiğim nefesinden anladım uyanık olduğunu. Usulca gittim yanına, karanlıkta sırt üstü yatmış, gözleri açık tavana bakıyordu. Yanına gidip parmaklıkların yanına çömeldim. İşte bu sırada, çakan şimşekler odanın içini aydınlattı, ardından gümbür gümbür gök gürledi. Küçük kuzu işte bu seslere uyanmış ve huzursuzlanmıştı belli. "Anne, bu ne" diye sordu, oysa geçen kıştan tecrübeliydi, ama işte büyüyordu ya, aklı da kendi gibi büyüyordu. Geçen sene yaşadığı aynı olayları bu sene farklı yaşıyordu. "Yağmur yağıyor kuzum hadi sen uyu" dedim, bir yanına döndü, üzerine iyice örttüm battaniyesini, saçlarını, yanaklarını okşadım, tam daldı derken gümbürdeyen gök uykusunu böldü devamlı. Baktım olacak gibi değil, beyaz ayıcığını verdim kucağına. Hemen sarıldı tabii, bir dönem gittiği her yere taşıdığı en yakın dostuna ! Onu da örttük, oyuncak ayılar da üşür misali.... ve günün tüm yorgunluğu uykuyu ağır bastırınca, yağmur da şiddetini kaybedince Defne uyuyakaldı, yalnız uyumadan önce "anne iyi ki geldin" dedi bana. o kadar masum o kadar pamuk gibiydi ki, yanına kıvrılıp yatmamak için zor tuttum kendimi. Fark ettim ki onunla uyumayı çok ama çok özlemişim....
Doğduğundan 3 aylık olana kadar gündüzleri en uzun uyuduğu yatağı bendenizdim, bildiğiniz üzerimde uyurdu yani.Başını, boynumla çenem arasına dayar, küçük göbeğini göğsüme yerleştirir, ayakları da göbeğimde sıcacık ederdi kendini, yastıkları kollarıma destek eder, üzerimizi de örterdim, öylece uyurduk birlikte. En sonunda ya acıkır uyanır ya da benim bel ağrım tutar azıcık kıpırdanınca uyandırırdım Defnemi...
Sonrasında bel ağrılarım azınca bıraktı kucakta uyumayı, bu sefer de kollarımda uyumayı benimsedi. Emzirdikten sonra kucağımda uyuyakalır, birlikte yatağa yatardık. Kolumu başının altından çekersem hemen uyanıp bir daha da uyumazdı, bu yüzden kollarım yastık görevinde, bense yanında kıvrılıp yatardım Defne'nin. Serbest kalan elimle de üzerimizi örterdim. O huzurun içinde yorgunluğuma dayanamaz ben de uyurdum genelde. Uyumadan önce gördüğüm son yüz onun, uyandığımda gördüğüm yine onun olurdu. Yanaklarını şişirmiş, gözlerini sımsıkı yummuş olurdu. Uyanıp gözgöze geldiğimiz an da gözleri ışıldardı.
Devamında uyku eğitimi denemeleri, benim başarılarım başarısızlıklarım vs derken, minicik yatağında kıvrılıp yatmalarım başladı. Hem keyif hem zulümdü çünkü yatağa sığamadığım için her yanım ağrıyordu, ama yine de onunla uyuduğum uykunun tadı yoktu....
Anlayacağınız dün gece kendimi zor tuttum Defne'nin yanına yatmamak için, onu kendi yatağımıza taşımamak için, yani onunla uyumamak için. O kadar tedirgin, o kadar masum, o kadar küçüktü ki.... Sımsıkı sarılıp güç aldığı ve sakinleşerek uyuduğu ayıcığı deliler gibi kıskandım dün gece... Duygusal olarak böyle ama mantıken ve olması gereken bu değil tabii. Özellikle tam 2 yaş civarındayken tam bilinçlenirken tam alışkanlıklar kazanılıp otururken....
Seni seviyorum uyku arkadaşım !
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder