Herşey bundan tam 2 sene önce bugün, hatta bu saatler (13:20) başladı ! Nasıl bir nostalji bunu yazmak , üstelik tam da iki sene olmuşken. Geçen onca zamana ve yaşanalara rağmen herşey an be an aklımda, gözümün önünde, sanırım ömür boyu da öyle kalacak.
12 Aralık 2010 pazar günü öğleden sonra yakın bir kız arkadaşım ve eşi bize çaya geldiler. Hep birlikte çaylarımızı içtik, birşeyler yedik, hatıra fotoğrafı çektik. Fotoğraf makinesine bakıp gülerken, kaderin beni 3 hafta erken doğuma götüreceğini nereden bilebilirdim ki !
13 Aralık 2010 pazartesi sabahı, yorgun uyandım. Son iş günümdü, 37. haftaya kadar çalışıp kalan süreyi doğum sonrasıyla birleştirecektim, planım buydu. Hayata/kadere/ herşeye inat öyle programlı ve kontrollüydüm ki. Evden çıkışım, ağır ağır servis durağına yürüyüşüm, neredeyse zor nefes alışım hala aklımda. Kendimi, "ertesi sabah uyursun, zaten 3 hafta var önünde dayan" diye teselli ediyordum. İşe vardım, zaten son günüm biraz masa toplarım, arkadaşlarla vedalaşırım diye düşünürken yöneticim bana yeni yeni işler yollamaz mı. El insaf, bari son gün çalıştırma değil mi? Kim olsa isyan eder, ben etmedim, idealist anne adayı olarak hakkını verdim son maaşımın, tüm işlerimi bitirdim.
O gün öğlen rutin doktor kontrolüm de vardı. Hastaneye gittim. Muayene, NST'ye bağlanma filan derken doktor demez mi "sancıların başlamış, doğuruyorsun". Oysa ben hiçbirşey hissetmiyordum ve bildiğim kadarıyla ağrı eşiğim de yüksek değildi.
"Yapma, etme, daha dinlenecektim, doğum iznine çıkacaktım, aşure yapacaktım küçük kızım bereketle doğsun diye vs" demeye kalmadı, baktım iş ciddi, kadere razı oldum. Velhasıl öğleden sonra değil işe dönmek eve gidip duş bile alamadım. Heyecanla bizimkileri aradım, kimse inanmadı tabii, şaka sandı herkes ama ciddiydi. Defne yola çıkmış geliyordu, üstelik annesinin tüm plan- program ve kontrol hastalığına inat 3 hafta erken!
Normal doğum isteyen ben, bunu tekrarlayınca epidurali uyguladılar, beklemeye başladık. Önceleri sancılar çok düzenli ve gittikçe artan şiddette gelirken, akşam üzeri birden kayboldular. Yerlerine, korkunç bir bel ağrısı başladı. Moralim o kadar bozuktu ki, erken doğuma mı üzüleyim, sancıların yok olmasına mı bilemedim. O gece, sabahı zor ettim. Bel ağrısı yüzünden yatamadım bile, bir sandalyede oturdum. Hayal meyal rahmetli anneciğimi gördüğümü hatırlıyorum karanlıkta, belki hormonaldi belki gerçekten bana moral vermek için gözüküvermişti.
14 Aralık 2010 sabahı, doktorum geldi, ona ağrıya daha fazla dayanamayacağımı, sezeryan ile doğum yapmak istediğimi söyledim. Zaten başka türlüsü de olamazdı o saatten sonra. Sabah 10 gibi içeri aldılar beni, tamamen uyumak istedim, bebeğimin ilk anlarını kaçıracaktım belki ama dayanamadım işte. Ve uyudum, uyandığımda odamdaydım, kucağımda Defne, minicik pespembe yatıyordu.
Tam iki sene önce bugün, bu saatler, hastane önlüğünü giymiş, heyecanla bizimkileri bekliyordum odada. Yalnız değildim, karnımda Defne vardı...... O anları tekrara yaşıyorum şimdi ve bu gece yatağıma uzandığımda, 2 sene öncesini tekrar yaşayacağımı biliyorum. Tüm zorluklarına rağmen anne olmak, muhteşem birşey.....
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder