Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



30 Mart 2012 Cuma

Tuzlu Kek

Sibelin Kahvesi, severek takip ettiğim bloglardan biri. Kullandığı samimi ve sıcak dil, çektiği güzel fotoğraflar, Ayvalık ve Ege'yi benim kadar çok sevmesi, başka şehirde oturan annesine duyduğu özlem ve sevgi, tanımasam bile Sibel'i yakın hissetmeme neden oluyor.

Sibel, geçenlerde "Zeytinli Lorlu Kek" yapıp tarifini sitesinde paylaşınca, artık blogundan bir tarif denemenin zamanı geldi diye düşündüm. Üstelik tuzlulara bayılan biri olarak, bu kolay tarifi kaçırmamalıydım. Malzemeleri hazır ettim, zeytinleri önceden doğradım ve bugün keki pişirdim. Sonuç gayet güzel oldu. Eşim de çok beğendi. Tarifin orjinaline buradan ulaşabilirsiniz. 

Evdeki malzemelere göre benim yaptığım birkaç değişiklik ve önerilerime gelirsek;

1. Organik yerine evdeki normal ürünleri, tava yoğurdu yerine normal yoğurt, normal tuz kullandım.

2. Maydanoz koymadım. Dereotunu yarım demet kullandım, ancak gelecek sefer bir demet dereotu kullanmayı düşünüyorum.

3. Zeytin miktarını yarı oranda azalttım ve daha küçük doğradım. Gelecek sefer zeytinleri önceden suya koyup tuzlarından arıtmayı düşünüyorum.

4. Susam olmadığından sadece çörek otu koydum.

5. Gelecek sefer keki, büyük borcam yerine bir küçük boyda pişireceğim.

6. Üç su bardağı undan daha az un koydum. Unu, hamur kıvama gelene kadar azar azar eklemekte yarar var. Çünkü kullandığınız malzeme ve yumurtaların büyüklüğü un miktarını doğrudan etkiliyor. 

En önemlisi de, bu kek emziren annelere çok faydalı. Çünkü içerisinde anne sütünü arttıran dereotu ve çörek otu var.

Korkmadan deneyip afiyetle yiyebilirsiniz. Teşekkürler Sibel !

26 Mart 2012 Pazartesi

Sulu Köfte

"Sulu köfte isterim" diye buyurdu küçük prenses. Yaşlı kadın mutfağa gitti, bir süre sonra dumanları tüten bir tabakla geri döndü... tabağın içinde sulu köfte vardı.

Küçüklüğüm masal gibiydi. Bir evin ilk torunuydum, üstelik kızdım. Anneannem ve dedem beni el üstünde tutar, şımarmama az kalana kadar her istediğimi yaparlardı. Ben de annem işten dönüp beni almaya gelene kadar keyif sürerdim. Dedemle pikniğe gittiğim, dikiş dikerken anneannemi seyrettiğim, şarkı söylerken sesimin kayda alındığı, dedemin Heidi kitapları okuduğu, anneannemin nane saksısından yaprak yaprak nane koparıp yediğim, banyoda üşümeyim diye beni sıkıca sarmaladıkları, su dolu kovalarla oynamama sonsuz izin verilen o ışıl ışıl günler cennetten çalmaydı. İki yaşlı insan (üstelik anneannem hastaydı da) bir küçüğü ancak bu kadar mutlu edebilirdi.

25 Mart, anneannemle dedemin evlilik yıldönümleriydi. Dedem, "hayata başlangıcım" dediği bu günü doğum günü yapmıştı, biz de öyle kutlardık. Senelerce bu adet böyle sürdü gitti.

Şimdi bugün, anneannemin o meşhur sulu köftesi ile anmak istedim büyüklerimi. Bana sevmenin ve sevilmenin ne kadar güzel, özel ve değerli olduğunu öğrettikleri, var oldukları sürece beni koruyup esirgedikleri için onlara minnettarım. Huzur içinde uyuyun canlarım...

Malzemeler:

- Yumruk büyüklüğünde yağsız dana kıyma
- Yarım avuç pirinç
- İki dilim bayat ekmek içi
- 1 havuç
- 2 patates
- Tuz
- 1 yemek kaşığı un
- Sıvı yağ

Yapılışı:

1. Bayat ekmek içini suyla ıslatın ve küçük küçük didikleyin. Ardından kıyma, ekmek içi, pirinç ve tuzu yoğurun. Kıyma yağsız olduğu için bir miktar sıvı yağ da ekleyebilirsiniz.

2. Yoğurduğunuz harçla küçük köfteler yapıp, un koyduğunuz derince kasenin içerisine atın. Kaseyi sallayarak köftelerin iyice una bulanmasını sağlayın.

3. Havuç ve patatesleri soyup küpler halinde doğrayın. Havucu iki su bardağı suda kaynatmaya başlayın. pimesine yakın patatesleri ekleyin. Su kaynamaya başladığında yavaş yavaş köfteleri ekleyin.

4. Pirinçler uzamaya başladığında pişmiş demektir. yemeğin suyunu kontrol ederek tuzunu ayarlayın.

Not: En iştahsız küçük bile bir noktada sulu köfteye "hayır" diyemiyor. Bu yüzden de sulu köfteyi sevmeyen babasını, haftada en az bir kez yemeye mahkum ediyor... 
  

23 Mart 2012 Cuma

Nane Likörlü Elma

Bugün annemin doğum günü. Nicedir doğum günlerini yokluğunda kutladığım, kokusunu, yüzünü hatırlamaya çalıştığım, onu diğer günlerden daha fazla yaşadığım gün 23 Mart, aynı zamanda baharın başlangıcı. Yıllar evvel yine böyle bir günde, "her bahar açan çiçekler gibi sen de yeniden dünyaya geliversen" demiştim kendi kendime, imkansız olduğunu bile bile.

Anneciğimi artık üzülerek ve ağlayarak değil, gülümseyerek hatırlamak istiyorum. Onun kızı olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşünerek, bana ve kardeşime gösterdiği fedakarlığı kızıma göstererek, beni büyütürken izlediği ve hayal meyal hatırladığım tarzı benimseyerek, bazen karşılık alamasam da sevdiklerime karşı asla ve asla bencil olmayarak geçirmek istiyorum ömrümü. 

Fotoğrafta gördüğünüz Nane Likörlü Elma Tatlısı annemin en güzel yaptığı tatlıydı. Kendini bildi bileli tam mesai çalıştığı ve evin yükünü tek başına omuzladığı için anneciğimin bir yemek defteri olmadı. Dolayısıyla tarifin orjinali ya da nasıl yaptığı konusunda hiçbir fikrim yok. İnternetten yaptığım araştırmalar sonucu bu sitede bulduğum tarifi uyguladım. Sonuç, anneminki kadar güzel olmasa da ikinci denememde başaracakmışım hissi veriyor.

İyi ki doğmuşsun anneciğim, iyi ki annem olmuşsun.

19 Mart 2012 Pazartesi

Brüksel Lahanası Salatası

Brokoli gibi önceleri pek rağbet görmeyip son zamanlarda tavan yapmış sebzelerden biri Brüksel lahanası. Bence en çok et yemeklerinin yanına garnitür olarak yakışıyor. Toparlak, minyatür lahana görüntüsü ile tabakları süslüyor. Sofralar için elzem değil, ama "değişiklik olsun" derseniz ve benim gibi "bunun da bir faydası vardır mutlaka"diye düşünüyorsanız deneyebilirsiniz.

Defne'nin sebze çorbası için aldığım Brüksel lahanalarının bir kısmı ile kendime, resimde gördüğünüz salatayı yaptım. Yanında beyaz peynirli makarna ile harika bir öğle yemeği oldu.

Malzemeler:

- 10 - 12 adet Brüksel lahanası
- 2 - 3 sap taze soğan
- 3 - 4 dal dereotu
- 1 havuç
- Limon suyu,tuz ve zeytinyağı

Yapılışı:

1. Brüksel lahanalarının en dş kabuklarını soyun, yıkayın. Havucu soyup küpler halinde doğrayın. Tüm sebzeleri buharda pişirin.

2. Bu sırada yeşillikleri yıkayın, doğrayın, salata sosunu hazırlayın.

3. Sebzeler henüz sıcakken salata sosunun yarısını dökün. Böylece sosu içlerine çeksinler. Soğuduktan sonra da doğradığınız yeşillikler ile kalan sosu gezdirip servis yapın.

Afiyet olsun !

15 Mart 2012 Perşembe

Doğumdan Önce Neler Yapılmalı

O muhteşem gün geldiğinde, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; çünkü dünyanın en güzel, en zor, mesaisi en belirsiz, en sorumluluk ve özveri isteyen mesleğine adım atacaksınız. Hal böyle olunca doğumdan önce buna mümkün olduğu kadar hazırlanmak gerekir öyle değil mi?

Aşağıda yazdıklarım, doğumdan önce yapılması için ilk anda aklıma gelenler, eklemek isteyeceklerinizi merakla bekliyorum.

1. Çalışıyorsanız makul zaman önce doğum iznine ayrılın. Doktorunuz izin vermiş olsa bile 37. haftaya kadar çalışmayın. Ben çalıştım ve tam izne ayrılacağım gün doğum yaptım. İnanın kimse madalya takmıyor, hatta tüm hazırlıksızlığınızla bir anda kalakalıyorsunuz.

2. Bebek bakımı ve ev işleriniz için size kimin/kimlerin yardımcı olacağını kesinleştirin. Doğum iznine ayrıldığınızda bu kişilerle kendi evinizde zaman geçirin. Evinizin ve ailenizin düzenini, yemek pişirme şeklinizi, temizlik ve yaşam anlaşıyınızı öğretin. Cahil cesareti göstermeyin. Hem bebeğe, hem kendinize, hem de evinize tek başınıza bakabilmeniz çok zor.

3. Çocuk doktorunuzu belirleyin. Doğumdan önce onunla görüşerek, bebek için ihtiyaç listesi konusunda kendisinin görüş ve yönlendirmesini alın. Özellikle evde bulunması gereken ilaç, biberon, mama, basit bakım kuralları gibi konularda bilgisinden yararlanın.

4. Evinize yakın eczane, bakkal/market, pastanenin telefonlarını alın. Böylece, acil ihtiyaçlarınız için evden çıkmanıza gerek kalmayacak.

5. Evi köşe bucak temizletin. Doğumdan sonra uzun süre böylesine bir temizliğe girişecek durumunuz olmayacağından, mutlaka birinin evinizi temizlemesini sağlayın. Perdeleriniz yıkansın, camlarınız silinsin, dolaplarınız elden geçsin, bebek eşyaları yıkanıp ütülensin ..vs. Sakın ola kendiniz bu işlere girişmeyin, hatta yardım bile etmeyin. Unutmayın ki son haftalarda yorulmak erken doğumu tetikliyor.

6. Buzluk ve erzak dolabınızı elden geçirin. Temel ihtiyaçları stoklayın. Buzlukta köfte, börek, çorbalar için et/tavuk suyu bulundurmak doğumdan sonra hızlıca birşeyler yemenizde kolaylık sağlayacaktır.

7. Doğumdan sonra okumak için kitap, dergi, dinlemek için müzik cd'si alın. Kafanızı dağıtmak ve bebek dışında birşeyler düşünüp rahatlamak açısından faydalı olacaktır.

8. Açık havada arkadaşlarınızla vakit geçirin. Doğumdan sonra belli bir süre evden çıkamayabileceğinizi ve arkadaşlarınızla eskisi kadar görüşemeyeceğinizi düşünerek onlara vakit ayırmalısınız. Sevdiğiniz aktivitelerle uğraşıp moral depolamalısınız.

9. Buzdolabınızın üzerine doktorunuzun, hastanenin, eşinizin ve birinci derece yakınınızın telefonunu yapıştırın. Acil bir durumda hem size hem de sizin dışınızda arama yapamak durumunda kalan kişiye yardımcı olacaktır.

10. Bebeğinizin son alışverişini yapın. Görünen hiçbir eksiği kalmasın. Özellikle bebek bezini unutmayın.

11. Hastane çantanızı hazırlayın. Kapının girişine yerleştirin.

12. Doğum yapacağınız hastaneyi belirleyin.

9 Mart 2012 Cuma

Kereviz Salatası

"Kereviz" kış aylarının zor lezzetlerinden biri. Belki çoğunluk, keskin tadını ve kokusunu sevmiyor ama ben asla "hayır" diyemiyorum. Zeytinyağlısı, kıymalı yemeği ve salatası benim için vazgeçilmez. Hele yaprakları bol olanlardan almışsam, iyice yıkayıp yaptığım yemeğe/salataya koyarım mutlaka.

Eşim her ne kadar sevmese de, ki sevmediği ender sebzelerden biridir, şimdilik Defne ve ben kereviz yiyoruz. Yani ev halkının yarıdan fazlası kereviz yiyor. Minik kızım çorbasında, bense ne şekilde yapabilmişsem. Fotoğrafta gördüğünüz kereviz salatasını, bir cuma günü, buzdolabındakileri tüketme çılgınlığım (ki ertesi gün pazardan tazeleri alınsın), sırasında yapmış, kokusuna dayanamadığım için sofraya götüremeden mutfakta ayaküstü afiyetle yemiştim.

Tarifini sizlerin de bildiği kereviz salatası çok kolay, çok sağlıklı. Yemeğin yanına, tek başına, çok açsanız peynirli makarna ya da birkaç dilim ekmekle, çay sofrasında velhasıl ne şekilde isterseniz o şekilde yiyebilirsiniz. Kış bitmeden, kerevizin o muhteşem kokusu mutfaklarımızdan eksik olmasın...

Malzemeler:

-1 orta boy kereviz ve yaprakları
-1 havuç
- Zeytinyağı, tuz ve limon suyundan oluşan klasik salata sosu.

Yapılışı:

1. Önce salata sosunu hazırlayın.

2.Kereviz yapraklarını sudan geçirip, sirkeli suya koyun.

3. Diğer yanda önce havucu ardından kerevizi rendeleyin. Bekletmeden hemen salata sosunu döküp karıştırın. (Böylece kereviz kararmayacak.)

4. Kereviz yapraklarını iyice yıkayıp doğrayarak salatanızı süsleyin.

Afiyet olsun !

6 Mart 2012 Salı

Tatlı Rüyalar Meleğim

Tarih 17 Şubat 2011, saat gecenin bir yarısı, etraf sessiz, ev soğuk, Defne henüz bizim odadaki park yatağında misafir... Ana kız uyanmışız, Defne emiyor, benimse içim geçti geçecek. Sonunda Defne uyuyakalıyor, uykusunun derinleşmesi için bir süre daha kucağımda tutmalıyım, bir uyansa en az 40 dakika kucağımda sallamalıyım çünkü...Başım düştü düşecek, derken karnıma yapıştırdığı karnında hareketler hissediyorum, gözümü bir açıyorum ki bizimki kıkır kıkır gülüyor uykusunda, üstelik "hihihi" diye sesler de çıkarıyor... Defne'min ilk kahkahasını duyduğum bu anı sanırım hayatımın sonuna kadar kare kare, an be an hatırlayacağım.

İşte o gece, sadece Defne'nin mutlu olduğunu düşünüp huzura ermiyorum, bu küçüğün, miniminnacığın, ne kadarını algıladığını bilemediğim koca dünyada kendine göre rüyaları/hayalleri olabileceğini de düşünüyorum ve bunları merak ediyorum. Belki yeryüzündeki diğer anneler gibi....

"Mila's Daydreams" isimli blogun sahibi Adele, Finlandiya'lı genç bir anne. Dünyalar tatlısı Mila isimli bir kızı var. Bu genç hanım da minik kuzusunun rüyalarını merak ederek onları önce tasvir ediyor, ardından fotoğraflıyor. İş o boyuta varıyor ki, Adele dünya çapında ünlü oluyor, tabii küçük uykucu Mila da. Kitapları basılıyor, ropörtajlar yapılıyor ve Adele, yine dünya çapında yarışmalar düzenleyip, en sevimli fotoğrafı gönderene kitaplar hediye etmeye başlıyor. Yeni fotoğraf yarışması önümüzdeki günlerde başlayacak.

Bu sevimli blogla nasıl tanıştığımı hatırlamıyorum ama Defne'den çok çok önce takip etmeye başladığımı ve içimden "inşallah bu kadar tatlı bir kızım olur" diye dua ettiğimi biliyorum.



Defne doğana kadar, böyle bir fotoğraflamayı amatörce yapabileceğimi düşünüyordum. Neticede yukarıdaki linkten erişebileceğiniz fotoğraflara bakınca insanın o yaratıcılığa, bebeğin şirinliğine, masum uykusuna aklı ve yüreği eriyor. Lakin, bizimki önceleri uykusuz, sonrasında da hassas uykulu bir bebek olduğundan, değil onu şekilden şekle sokmak, neredeyse açılmış örtüsünü düzeltmek mümkün değil. Varsın olsun, yeter ki yine zaman zaman uykusunda gördüğüm kıkırtıları ve gülümsemesi bitmesin...

Eğer uykusu ağır bir miniğiniz varsa ve yaratıcılığınıza güveniyorsanız, Adele'in yarışmasına mutlaka katılın derim. Hiçbir şey olmasa Türk annelerini temsil etmek için...

Tüm dünyanın uyuyan meleklerine, huzur dolu tatlı rüyalar !!!

5 Mart 2012 Pazartesi

Vitamin Kullanımı

Bu yazıyı okuyan kişi, lütfen okuduklarını uygulamaya koymadan önce mutlaka ama mutlaka doktoruna danış, ona güven ve doktorunun dediklerinden dışarı çıkma. Sana söylenenler bir şekilde içine sinmiyorsa, başka bir doktordan görüş ve öneri al.....

Nihayet hamile kalmıştım, karnım büyüdükçe doktor kontrollerim de sıklaşıyordu. Neredeyse her gidişte doktorum hem yeni vitaminler yazıyor hem de zaten yazmış olduklarını düzenli kullanıp kullanmadığımı ısrarla soruyordu. Bense, yetiştiriliş icabı ve kendi iç dünyam yüzünden, her türlü ilaca karşıyımdır. Çok gerekli olmadıkça, en basit ilaçtan bile öcüden kaçar gibi kaçar, doktorların verdiği ilaçları kırk kez sorgulamadan ve içime sindirmeden asla içmem. Ama çok şükür hamileyken bunu yapmadım. Belki zor elde edilen, özenli bir hamilelik olduğundan, belki "bunlar ne de olsa vitamin" diye düşündüğümden, belki de doktoruma çok güvendiğimden.. bilemiyorum ama iyi ki kafamın dikine gitmemişim....

Kısacası, hamileliğim boyunca beslenmeme dikkat ettiğim kadar, doktorumun yazdığı vitaminleri kullanmaya da özen gösterdim. Lütfen aynı özeni siz de gösterin. Vitamin kullanımı hem anne hem de bebek için çok ama çok önemli. Özellikle de, sırt/ diş ağrısı, kramp, baş dönmesi, halsizlik gibi şikayetleriniz varsa bunları, gebelik takibinizi yapan doktora mutlaka anlatın. Çünkü çoğu kez vitamin eksikliği bu tür şikayetlere neden olabilmekte.

Hamileliğimin ilk aylarında, Folacin isimli folik asit tableti kullandım, sonrasında bıkararak; Elevit Pronatal, Gyno Ferro Sanol ve Calcium+ C de kullandım. Doğumun ardından da Elevit Pronatal kullanmaya devam ettim.
 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac