Bu sene Ulusal Egemenlik Bayramı 3 günlük bir resmi tatil olduğundan, kendi turumuzu düzenleyelim dedik ve internetten nereleri gezebileceğimizi, neler yapabileceğimizi araştırarak yola koyulduk.
Ne yalan söyleyeyim, insanın kendi organize ettiği tur kadar iyisi yokmuş. Canımız istediğinde mola verdik, canımız istediğinde yemek yedik ya da dinlendik. Velhasıl biraz daha pahalıya gelse de gönlümüzce gezerek dinlendik ve Pazar günü makul bir saatte İstanbul’a döndük.
İstanbul’dan yola çıktığımızda ilk hedefimiz Mudanya’ydı. Aldığımız yol tarifine göre, Yalova-Bursa otoyolunda Gemlik’i geçtikten sonra, Kurşunlu sapağından içeri girmek ve Güzelyalı-Mudanya tabelalarını takip etmek gerekiyor. Maalesef anayola “Mudanya” tabelası konulmamış, oysa Mudanya Mütarekesinin imzalandığı bu şirin sahil kasabasını ana yoldakilere hatırlatmak bence iyi olurdu. Neyse…
Bahsettiğim sapaktan içeri girdiğimizde bizi, sapsarı çiçekler ve yemyeşil ağaçlarla kaplı dar bir yol karşıladı. Otobandan sıkıldığımız ve doğayı çok sevdiğimiz için bu yol, sanki cennete giden yoldu bizim için. Bir de biraz ilerleyince leylekleri görmeyelim mi! Daha ilk andan çok keyif almaya başladık turumuzdan. Güzelyalı’ya yaklaştıkça yol virajlı olmaya ve yer yer deniz manzaraları görmeye başladık. Yemyeşil bir doğa, çiçekler ve masmavi deniz… daha ne isteyebilir insan?
Güzelyalı’yı geçince Mudanya’ya ulaştık. “Mudanya” denince aklıma Mudanya Mütarekesi geliyor. Tarihe meraklı olduğumdan mı yoksa bu şekilde aklımda yer ettiğinden mi bilemiyorum. Aslında biliyorsunuz Mudanya, Bursa’nın Marmara denizi kıyısındaki bir ilçesi. Küçücük bir yer. Ama cıvıl cıvıl. Her yer bayramı kutlayan küçüklerle dolu, etraf bayraklarla donatılmış. Havanın da iyi olmasını fırsat bilen halk ve bizim gibi turistler sahilde dolaşıyor, çay bahçeleri ve balıkçılar dopdolu.
İlk durağımız Mütareke Evi’ydi. Önce kapalı olduğunu görüp kapısından döndük, meğer saat 13:00’da açılıyormuş. Biz de bu fırsatı yemekle değerlendirelim deyip, methini duyduğumuz “Abla’nın Yeri”ne gittik. Burası içkisiz bir balık lokantası. Gayet mütevazi ve temiz bir yer, garsonlar ilgili ve hemen sahil şeridinde. Hamsi, deniz çipurası ve salata yedik. Taze ve lezzetliydi yediklerimiz, hesap da makuldü.
Yemekten sonra, sahilde martıları seyrederek, Mütareke Evi’ne gittik. Burası bembeyaz, iki katlı bir yalı. Üst katı ziyarete kapalı. Alt katta, toplantının yapıldığı oda ve İsmet İnönü Paşa’nın çalışma odaları görülebilir. Fotoğraflar, anı niteliğinde eşyalar, belgeler görmeye değer. İçeride nedense fotoğraf çekilmesi yasak. Oysa bence çekilmeli ve yayınlanmalı ki bizim için bu kadar önemli olan “Mudanya”, anayol tabelalarında da yerini alsın. Eski bir Osmanlı köyü olan “Cumalıkızık” tabelası eğer anayoldan görülüyorsa, bence Mudanya’nın da görülmeye hakkı var….
Mudanya Mütarekesi, Kurtuluş Savaşı sonunda imzalanan ateşkes anlaşması. Gayet çetin geçen görüşmeler sırasında, bir an sinirlenen ve odayı terk edip çalışma odasına geçen temsilcimiz İsmet İnönü’nün, hırsından üzerinde ayna bulunan mermer bir konsolu yumrukladığı ve mermeri çatlattığı biliniyor. İşte o konsol ve tarihi çatlağı bu evde sergileniyor. Etkilenmemek mümkün değil.
Evin hemen karşısındaki Mütareke Anıtı, İsmet Paşa’nın anıtıdır. Ev ve anıt arasında ise ağzında zeytin dalı tutan barış güvercini heykeli bulunuyor.
Mütareke Evi gezimizin ardından tarihi evlerin bulunduğu sokakta birkaç fotoğraf çekip, sahilde kahve içtikten sonra Bursa’ya doğru yola çıktık.
Bursa gezimizi ilerleyen günlerde anlatacağım….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder