Çocuklarımız için herşeyi düşünüyoruz, gideceği okulu araştırıyoruz, yiyeceği yemekleri özenle hazırlıyoruz, elverdikçe "kaliteli" giydiriyoruz, hiçbir şeyden geri kalmaması için oradan oraya koşturtuyoruz da acaba bu arada etik eğitimi gözardı ediyor muyuz ?
Defne yuvaya gittiği ilk gün, neredeyse o ilk bir saatin içinde bir başka çocuk tarafından itildi, ağladı, ben o sırada içerde nöbetteydim, camdan usulca bakmakla yetindim içim parçalandı. Geçen yazdı, Defne kumsalda kız çocuklarla oynamak istedi, yaşça biraz büyüktü kızlar ve Defne'yi aralarına almadılar, hemen ötelerinde oturan anneleri de duruma müdahale etmeyince kendimi tutamadım, Defne'yi zorla oyunlarına soktum. Yuva maceramızın büyük kısmı defne'nin "bir başka arkadaşı tarafından itilme" hikayeleri ile geçmekte.... Tabii bizim cadı da hep "masum" tarafta değil, azdığı, zıvanadan çıktığı, empati yapamadığı zamanlar çok.
Bir aile dostumuz Hürriyet Gazetesi'nden bir makale getirmiş. Dr. Başak Demiriz'e ait bu makalenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz. Yazıda, çocuklarda (3-15 yaş arası) etik eğitimin önemi, vicdan, adalet ve ahlakın nasıl geliştiği anlatılıyor.
Çok çarpıcı sorularla başlıyor yazı. Önce kendimizi, yani büyükleri, sorgulatıyor. "Bir dükkanda yerde 100 lira bulsanız ne yaparsınız?" diyor ya da "Para üstünü yanlışlıkla fazla aldığınızda geri verir misiniz?" diyor. Ve bence en can alıcı kısmı "Hiç kimsenin bilmeyeceğini bilseniz ne yapardınız?" diye soruyor. En temel soru da bu. Gerçeğin hiç ortaya çıkmayacağını bilseniz, etik değerlerinizi ne kadar korursunuz?
Ailelerin, çocuk üzerindeki etkisi yadsınamaz, işte bu yüzden ebeveyne sorulan yukardaki sorular ve alınan cevaplar, çocuğun davranışlarını da yansıtıyor. Evinde yalan söylenen, haksızlık yapılan, adalet duygularından uzak yetişen bir çocuktan farklı olmasını beklemek zor.
Aslında yazıda bahsedilen, "evrensel doğruları" yakalamaktan öte değil. Hiçbir din, dil ya da ırkın önemi olmaksızın, en temel insani değerlerin eğitimini hem kendimize hem de çocuğumuza vermeliyiz. Ancak böyle gelişmiş ve adaletli bir toplumda yaşamayı sağlayabiliriz.
Çocuklarımıza öğretmemiz gereken 7 temel kavramı da saymış: Empati, vicdan, öz kontrol, saygı, iyi yüreklilik, hoşgörü, adil olmak.
- "Bana bu şekilde davranılsaydı hoşuma gider miydi?" diye sogrulamak.
- Doğruyu yanlıştan ayırma...
- Harekete geçmeden önce durup düşünme...
- Kibar olmak, küçüklere sevgi, büyüklere saygı duymak.
- Başkalarının iyiliğini düşünmek.
- Farklılıkları kabul etmek ve ön yargılı davranmamak.
- Adil ve tarafsız olmak.
Çocuklarımız ve bizler birer yarış atı gibi oradan oraya koşuşturup, "en iyi"yi yakalamaya çalışırken, acaba gerçekte ne kadar "iyi"yi yakalayabiliyoruz? En temel insani değerlerden yoksun kaldığımız sürece, bence kaybetmeye mahkum olacağız....
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
O kadar önemli ki yazdıklarınız. Büyüklerimiz dediği gibi 3 çocuk tamam da sonrası? Nasıl büyüteceğiz, ilgimiz nasıl olacak, maddi manevi ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağız. Çünkü artık genetik bilimi diye çok gerçek bir olay var. Çocuk en az %30 hastalığıyla, karekteriyle, davranışlarıyla anne babaya benziyor. Çok hassas dengelerde gelişiyor olay. Bırakın söylediklerimiz ses tonumuz bile önemli. Sakin , huzurlu ortamda büyüyen çocuklar da öyle oluyor ve bu da mutluluk getiriyor.
YanıtlaSilMaalesef hep şekil, nicelik olarak bakıyoruz olaylara, derinen inmiyoruz. Söylediğiniz gibi gerçek anlamda çocuk yetiştirmek kolay değil, ama önemli olan da nitelikli bireylere sahip bir toplum olmak. Belki o zaman, aradığımız huzuru, mutluluğu, toplumsal güveni yakalarız. Teşekkürler yorumunuz için.
Sil