Düdüklüde orman kebabı, "düdüklüdeeeeee", "düdüklüdeeeeeeee", Defne'nin deyimiyle "tıssss tencerede"..... Evlenirken aldığım tencere setinin yanında meşhur düdüklümü "hediye" etmişti firma. "Düdüklü kullanmam ben, bunu fiyattan düşer misiniz?" diye utanmadan teklif etmiştim de kabul etmemişlerdi. Annem, yoğun çalışan bir kadın olmasına rağmen düdüklü kullanmazdı, babaannemin de kullandığını hatırlamıyorum, yengem de kullanmazdı, babam da.... Hatta ne zaman düdüklü lafı açılsa, annemle babam tavuk haşlarken patlattıkları düdüklünün macerasını tekrarlamaktan bıkmazlardı, bense dehşetteydim tabii. Patt diye patlayan bir tencere ve mutfağın en ücra köşelerinden toplanan tavuk parçaları hikayesi benim için gerçekten korkutucuydu (hala da öyle aslında).
Gel zaman git zaman, düdüklü'm dolap bekledi durdu. Bir ara niyetlendim, kullanım kılavuzunu okudum, hatta güleceksiniz belki babama haber saldım "düdüklümü kullanmak istiyorum" diye ve kader, karşıma ailemizin meşhur hikayesini çıkarınca vazgeçtim.
Taa ki Defne büyüyüp, benim gözüm açılana ve eve çekidüzen vermeye karar verene kadar. Düdüklü"m hayli büyük, meğer 6 litreymiş, çok yer kaplıyor. "Ya kullanacağım ya vereceğim" dedim bu sefer ve en yakın komşuma danıştım. Meğer kendisi, hem de üç kuşak (maşallah) gayet de verimli, kazasız belasız kullanıyorlarmış düdüklü tencere. Hemen randevulaştık, sağ olsun bir sabah kızlarımız yuvadayken bana geldi, bir yandan Kullanım Kılavuzunu okuduk, bana anlattı, beni cesaretlendirdi, diğer yandan akşamdan ıslattığım kuru fasulyeyi düdüklüde haşlamaya giriştik. İtiraf ediyorum ki, komşum olmasaydı asla asla cesaret edemeyecektim. Biz kahvelerimizi içerken mutfaktan gelen tısssss sesi kalbimin yerinden fırlamasına neden olacaktı, neyse uzatmayım, kuru fasulye toplamda 15 dakika gibi bir sürede yumuşacık haşlanmıştı, benim için mucizeydi.
Komşum, korkup vazgeçmememi tembihledi, her zaman yanımda olacağına söz verdi, e ben de görmüştüm zaman ve enerji tasarrufunu o günden sonra dur durak bilmedim. Yemek yaptım, bakliyat haşladım, Defne'ye hasta olduğunda tavuk haşladım vs anlayacağınız düdüklü'm bunca yıllık uykusundan zıpkın gibi uyandı.
Düdüklüde pişirdiğim ve en severek yediğimiz yemek Orman Kebabı. Normalde parça et yemeyen, parça eti ağzında sakız edip hooop çıkaran Defne bile, düdüklüde pişen yumuşacık ete hayır diyemiyor. E ben daha ne isterim???
Kullanıyorsanız ya da kullanacaksanız tencerenizin kullanım kılavuzunu sıkı sıkı okuyun, detayları atlamayın, temizlik kurallarına dikkat edin. Gerisi, şans diyelim :)
Malzemeler:
- 300 gr dana kuşbaşı
- 2 patates
- 2 havuç
- 300 gr ayıklanmış bezelye
- 1 kuru soğan
- 2 diş sarımsak
- Salça
- Tuz, bir tutam kekik
- Sıvı yağ
Yapılışı:
Eti yıkayın, suyunu süzdürün. Diğer yanda soğan ve sarımsağı yemeklik doğrayıp yağla beraber tencereye alın. Yıkanmış eti de ilave edip rengi dönene kadar karıştırın. Yemeklik doğradığınız patates, havucu, bezelyeyi, salçayı, tuz ve kekiği ilave edin. Suyunu ayarladıktan sonra düdüklünün kapağını kapatın. Tencerenizin pişirme süresine göre pişirin.
Afiyet olsun.
Not: Daha hala, düdüklü çalışırken, Defne'ye mutfak yasağı devam ediyor. Zaten kendisi "tıss tencere" diyip yok oluyor ortadan. Bense babamın meslekten kalan baretini takmamak için kendimi zor tutuyorum. :)
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder