Hani bilmiş bilmiş yazıyordum ya, yok efendimDefne bu sürece girdi, 2 yaş sendromunda inat olur, kabus olur, huysuzluk olur vs vs. Meğer onlar devede kulak kalan "ayrıntılar"mış, esas 2 yaş sendromu Defne'nin tam tamına 2,5 yaşını doldurduğu haftasonu (14 Haziran civarı) kapımızı çalınca, "aha da işte bahsettikleri buymuş" dedim. Tüm okuduklarım, yazılanlar, çizilenler bizatihi gerçek oldu....
Defne, anlamsız ve hakikaten nedensiz şekilde 3 ya da 4 kez sinir krizine girdi. Bildiğiniz elinde ne var ne yok yere attı, durmamacasına ağladı, ağlarken ağzında anlayamadığım şeyler geveledi durdu ve hiç ama hiçbir şekilde dikkatini başka yöne çekip onu sakinleştiremedim, kucağı da reddetti. Ama sonunda kucak ve uykuya dalma şeklinde ya da sakinleşme şeklinde yatıştı. Geride, perişan bir anne ve hayretler içinde bir baba bırakarak. Ağlama krizleri sırassında ya da sonrasında "anne neden ağlıyorum", "anne bana ne oluyor" gibi şeyler söylemesinden, aslında kendisinin de durumuna hayret ettiği, anlam veremedii ve gerçekte hiçbir sıkıntısı olmadığı sonucunu çıkararak rahatladım. Ama rahat etmediğim konu, neden bu krizleri yaşadığıydı.
Krizlere bir de inadın tavan yapması eklenince geçen pazartesi sükunetimi maalesef kaybettim, hiç istemediğim halde Defne'ye avazım çıktığı kadar bağırdım ve akabinde bugüne kadar yaşadığımız en feci öğleden sonralardan birini yaşadık. O gece uyuyamadım, kendimi suçladım, çözüm aradım, sakinleşmeye çalıştım vs vs.
İnat dediysem, evden çıkmak üzereyiz giyinmemek için kaçıyor, neredeyse altına yapacak kadar tuvaleti var ama bir türlü lazımlığa oturmuyor ve sonunda bir yerlere salıveriyor, bir de üzülerek söylüyorum ki evin içinde kendini çırılçıplak soyabiliyor ve onu giydirmemen için benden kaçıyor, sokaktan eve dönmemek için kopardığı yaygarayı samıyorum bile çünkü bu geçen yaz da olan birşeydi.
Birkaç gün bu şekilde geçince, sonunda bir akşam Defne'nin çocuk doktorunu aradım ve ondan akıl aldım. Bir de internetten araştırma yaptım. Vardığımız sonuç ve bugün itibariyle geldiğimiz nokta çekirdek ailemiz için (en azından şimdilik) tatmin edici oldu.
Öncelikle doktoru, bu yaptıklarının pedagogluk olmadığını söyleyince içim rahatladı. Çünkü özellikle çıplak gezmesi beni mahfediyordu. Doktoru, Defne'nin artık büyüdüğünü, ona bebek gibi davranmamam gerektiğini, ihtiyaçlarının geliştiğini dolayısıyla da ona sorumluluklar vermemi, onu oyalamamı tavsiye etti. Bu noktada bir oyun grubunun da işe yarayabileceğini söyledi. Gerçi bunların çoğunu yapıyorduk zaten ama geriye dönüp baktığımda kimi noktalarda zayıf kaldığımı düşünerek yoğunlaştım.
Doktorumuzun özellikle tavsiye ettiği, bugüne kadar zaten hayatımızda olan ama dediğim gibi son bir haftadır daha da yoğunlaştığımız faaliyetler;
1. fasulye, bezelye gibi sebze ayıklamak,
2. temizlikte yardm etmesini sağlamak,
3. salata malzemelerini yıkamasına izin vermek,
4. parkta daha çok vakit geçirmek,
5. hayvanlarla birebir ilişki kurmasını sağlamak (karınca beslemek gibi)
6. arkadaşımın açtığı çocuk evine götürmek (bugün ilk kez gittik ikimize de iyi geldi)
Yine doktorumuzun tavsiye ettiği, benim kendi deneyimlerimle bulduğum ve bizde işe yarayan bazı öneriler;
1. Ne olursa olsun anne-baba sakinliğini korumalı. Hakikaten fark ettim ki ben sakin kaldıkça Defne'nin kriz geçirmesi ya olmuyor ya da kontrol edilebilir seviyede kalıyor. Ama bir şekilde ben de sükunetimi kaybedersem işte o zaman çıkmaz sokaktayız eyvah !
2. Hayati konular değilse salıyorum gidiyor. Mesela evde kendisini çırılçıplak soyduğunda önce görmezden geliyorum. Zaten hava yaz, sıcak, evde de yabancı yok bizbizeyiz diyorum ama sonrasında bir şekilde onu giydirmenin yolunu buluyorum. Bu şekilde çıplanma sorunu yaşayan annelerin olduğunu google araştırmalarımdan görüp rahatladığımı özellikle belirtmek isterim. Hayatını tehdit eden bir konu değilse kesinlikle inatlaşmıyorum, zor ama yapıyorum, yapmaya çalışıyorum çünkü kesinlikle ikna olmuyor. Hatta "sen bilirsin", "sen nasıl istersen" diyerek sanki kontrol onun elindeymiş gibi davranıyorum, ama belli etmeden ipleri elimde tutmaya çalışıyorum.
3. Bol açık hava. Parkta, bahçede geçirdiğimiz süreyi uzattım. Okulların da tatil olmasıyla çocuk parkı daha kalabalık Defne de daha mutlu.
4. Oyun grubu. Tam olarak oyun grubu gibi olmasa da bugün arkadaşımın çocuk evine götürdüm Defne'yi. Hem oradaki oyuncaklarla oynadı hem de kes-yapıştır yaptı. Ben de arkadaşımla oturup kahve içtim. İkimize de değişiklik oldu. "Sonuçta çocuk" diyoruz ama yok anacım bunların da sıkılması, bunalması var, sanırım en doğrusu birey olarak kabul etmek ve koca adam muamelesi yapmak.
5. Mutfakta taburesine çıkıp bana yardım etmesine izin veriyorum. Bugün boncuk makarnaları (çiğ haldeyken) resmen mıncıkladı, kimini yerlere düşürdü. Aman olsun, yeter ki oyalansın diye düşündüm. Doğradığım sebzeleri tencereye atmasına, kimini atıştırmasına izin veriyorum, bayılıyor.
6. Banyo. Yaz sıcaklarının bastırmasıyla artık gün aşırı yıkamaya başladım, su da insanı rahatlatır diye düşünüyorum.
7. Düzene dikkat. Defne zaten hep düzenine dikkat edilmesi gereken bir çocuk ve bebekti ama bu süreçte daha da itina gösteriyorum. Uyku ve yemek saatlerinin şaşmamasına çalışıyorum ki bu ihtiyaçları onun sinirlerini bozup krize neden olmasın.
Şimdilik 2 yaş sendromu hallerimiz böyle, önerilerinizi, diyeceklerinizi merak ediyorum. Sonuçta şunu fark ettim ki, her anne bazı sıkıntıları yaşıyor ve birbirimizle ne kadar paylaşırsak hem çözüm bulması kolay oluyor hem de yalnız olmadığımız bilinciyle güçlenmemiz bize iyi geliyor.
Herkese iyi haftasonları !
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder