Öyle böyle şöyle günler geçip gidiyor. Her geçen gün, yeni birşeyler öğretiyor, yeni farkındalıklar yaratıyor bende. Zorla değil, güzellikle kabul etmek gerekiyormuş bazı şeyleri, ama kabullenmek için de demlenmek gerekiyormuş sanırım. Önce akıl sonra ruh kabul ediyormuş. Ve en güzel, en anlamlı şey "anne" olmakmış. Kendinden, herşeyden, herkesten çok onu düşünmek, geçmiş ve gelecek bağlarını onunla kurmak, "geleceği" yaşamakmış. Sırf onun için mutlu, umutlu, huzurlu olmak, değilse de "mış" gibi yapmakmış. Anne'lik, zor da olsa keyifli bir zanaatmış.
Ve aslolan "insan"mış. Somut ve soyut hayatı var eden, güzelleştiren, anlamlandıran "insan". Yoksa o, bu ya da şu değil. "İnsan" varsa sofralar daha keyifli, hayat daha coşkulu, dört duvar "yuva"ymış. Varsa yoksa "insan"mış. "İnsan" yoksa, gerisi teferruatmış.
Severek takip ettiğim bloglardan biri, "tüm bloglarda bir rehavet olduğunu" yazmış. Nasıl da haklı, kim bilir güz yorgunluğudur belki, belki son ılık havaların tadını çıkarmak, koca kışa hazırlık yapmaktır telaş. Ya da benim durumumda olduğu gibi, "yine yeniden merhaba hayat"tır..... kaldığım yerden....
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
Gelip geçiyor cidden... :)
YanıtlaSilOkumayı seviyorsanız Ters Düz diye hem okunup hem izlenebilen bir hikaye serim var. Olmadı Kafa Dergi size mutlaka hitap edebilir. Uygun olunca beklerim. :)
Galiba sonbahar aylarında insan daha çok düşünüyor, daha duygusallaşıyor. Dediğiniz gibi annelik her şeyi unutturacak bir olgu. Blogların da bu bahar etkisi altında olması çok normal.
YanıtlaSilHu hu Yaşam Notları ordamısııın? :)
YanıtlaSilBen senin yazılarını çok keyifle okuyordum, bu rehaveti bitir ama artık :)
Selam Mert, en kısa zamanda bloguna uğrayacağım.
YanıtlaSilİlhan Bey, dediğiniz gibi duygu yüklü bir sonbahar geçti, kuruyan yapraklar birer birer döküldü, inşallah ilkbahar tazelenecek ağaçlar yeniden....
Sessizce, teşekkür ederim güzel yorumuna, emin ol ben de bekletmekten yoruldum :)