Rüya gibi bir yazın ardından mevsimlerden sonbahar, üstelik mevsim normallerinin altında soğuklar, erkenden yanan kalorifer, çıkan kışlıklar, karanlık günler.... Ama müjdeler olsun ki haftaya sıcaklık normale dönecekmiş, yani kışa daha var, üstelik pastırma sıcakları olacak daha, sevinin ey ahali!!!
Bu postumda yaz tatilinde yazdıklarımı, okuduklarımı, dinlediklerimi paylaşmak istiyorum. Hem fikir vermesi hem de o sıcacık günleri tekrar yaşamam adına....
Malum Defne'yle uzunca bir süre yazlıkta kaldım, bu yaz verdiğim en iyi ve doğru karardı. Onu uyuttuğum öğlenler ve akşamlar bol bol kitap okudum. Biliyorsunuz internetim yoktu. Ayşe Kulin'in "Dönüş" adlı romanıyla başladım, ancak maalesef bana hitap etmedi, belki roman sevmediğim için ama arkadaki tanıtım yazısının zihnimde açtığı kareleri bulamadım okuduklarımda.
Sonrasında biraz da ingilizcemi unutmamak için eşimin internetten aldığı " Can we still be friends" isimli, yazarı Alexhandra Shulman olan kitabı okudum. Bu da bir romandı ve fena değildi.
Tatilin son demlerinde, bildiğimden şaşmayım prensibime dayanarak, Hıfzı Topuz'un kaleminden Nazım Hikmet'in hayatını okudum. "Hava kurşun gibi ağır" isimli bu kitap bana çok iyi geldi, sadece şiirlerini tanıdığım bu ünlü şairimizin hayatını öğrenmiş oldum. Keyifle okuduğumu söyleyebilirim.
Bol bol bulmaca çözdüm, rahmetli büyükbabam"hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" derdi, yani "insan unutur" ben de unutmamak için, tüm kış gazete eklerinden biriktirdiğim bulmacalarımı çözdüm durdum.
Her ne kadar internetim yoksa da sonrasında kullanmak üzere birkaç yazı ve başlık hazırladım bir yerlere. Kimini yayınladım kimi başlığın altını doldurmaya henüz sıra gelmedi. Mümkün olduğukadar kendimi internet ve bilgisayardan ayrı tuttum bu tatilde, evet belki mecburiyetten amafena da olmadı desem...
Yazlıkta sahil gazinosunda en çok çalınan şarkı Gripin'in "Koklasam huzuru Ege'de" isimli şarkısıydı. Defne o kadar bayılmış olacak ki bu şarkıya, bir gün onu, sözlerini mırıldarken yakaladım. "Kokgasam hujuru egedeeee aşşşkk neyden neyeyeeee" gibi birşeyler diyordu ki, miniciğimi tutup bağrıma bastım. Ve bunun üzerine sevgili müzikseverimle dinlemek ve bu yazı ölümsüzleştirmek için eşimden, doğum günü hediyesi olarak Gripin'in cd'sini istedim. İçindeki herbir şarkıya bayıldım.
Eski usul kasetçalarımızın antenini denize doğru ayarlayıp karşı kıyının, yani Yunan tarafının, müziklerine verdim bizi. Tınılar bizimkilere o kadar benziyordu ki, hatta arada çalan Türkçe şarkıları duyunca gururum kabardı. Tarkan, Sertab, Nil Karaibrahimgil oralarda da popüler ne güzel...
Benim açımdan işte böyle geçti bir yaz. İnternetin olmadığı yıllardaki gibi, dolu dolu, başka açılardan sosyal ve doyumlu. Gel gör ki, biz zamane insanının hastalığı, internet bağımlılığı beni yine esir aldı, hiç de şikayetçi değilim... Hadi bu da bir başka yazının konusu olsun....
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce
Siz anlattıkça internet öncesi yaşamım geldi gözlerimin önüne sizin internersiz yaşamınıza gıpte ettim. Belik evin içinde ama dolu dolu bir yaşam. Ama Ayşe Kulin'in " Dönüş" romanını sevmemenize inanamadım. Müthiş bir üçlemenin üçüncü kitabıydı ve bana göre inanılmaz güzeldi. Çocuklardaki dikkati görüyor musunuz? Defne süper. :)))
YanıtlaSilMrhaba İlhan Bey, sanırım interneti kendi adıma biraz azaltmam lazım :) ama ne kadar niyet etsem de olmuyor işte... Romanın bir üçleme olduğunu bilmiyordum. Beşki bu yüzden damdan düşer gibi okuduğum sonuncusundan o kadar haz almadım. Çocuklar çom dikkatli evet,kayıt cihazı gibiler ve özellikle tekrar etmemeleri gereken şeyleri tekrar ediyorlar :) teşekür ederim yorumlarınıza
YanıtlaSil