Yaşam Notlarım'a Hoş Geldiniz.



28 Ağustos 2013 Çarşamba

Adalet, Mülkün Temeli'dir

(Zuladaki yazılardan biri)

Buradaki haberi okuduğunuzda ne düşünüyorsunuz? Okuduğunuzu nasıl, ne şekilde anlıyorsunuz?

Evet palalı bir adam vardı, İstiklal'de terör saçtı, bir kadını tekmeledi, polis ona müdahale etmedi. Bunlar yaşananlar, peki ya sonrası?

Bir şekilde polis onu olay anında gözaltına almadı, aslında almalıydı çünkü ortada fiilen işlenen bir suç vardı ve polis de suçun yanıbaşındaydı. Hani evinize hırsız girse ve polis apartmanın koridorundan sadece seyretse, hırsız çalsa çırpsa yükleyip götürse ve polis sadece seyretse. İşte buna benziyor, ama işin daha vahimi adam resmen yaralama/öldürmeye programlıydı. Cana kast yani, hani mal yerine konur da can?

Neyse dağıtmayayım konuyu. Adam bir şekilde, olay mahallini terk ediyor, ama TCKN'sine kadar her şeyi ortada. Kamuoyu baskısı vs derken gözaltına alınması icap ediyor, "e bir soralım bakalım neymiş derdi" hesabı. Ve adama telefon edilip karakola davet ediliyor. O da davete icabet edip tırıs tırıs karakola gidiyor.

Haber metni aynen şöyle " Vali Hüseyin Avni Mutlu, palalı saldırganın teslim olmadığını, gözaltına alındığını söylerken Sabri Çelebi'nin ifadesinde, polisin kendisini telefonla çağırdığını söylemesi de tartışma yarattı. Üst düzey bir emniyet yetkilisi, "Bu da bir gözaltı yöntemidir. Kişinin kaçmayacağına yönelik bir değerlendirme yapılmış ve telefonla aranmış ve gelmiştir. Bugün yapılan bir uygulama değildir. Daha önce de bir çok olayda uygulanan bir yöntemdir."

Hukuken doğrudur bu, kimi durumlarda telefonla adliyeye, karakola vs davet edilebilirsiniz. Ha gitmezseniz o zaman zorla götürülürsünüz, o ayrı.

Ben Sabri Çelebi denen adamı tanımam, tanımak da istemem. Ama emekli askerleri, bürokratları, doktorları, yazarları yaptıkları işlerden, verdikleri hizmetlerden ötürü tanırım. Bu ülkeye yıllarını vermiş, gayet çetin koşullarda hizmet etmiş, yeri gelmiş kelle koltukta ailelerinden uzak yaşamak zorunda kalmış, emekliliklerinde ya da mesleklerinin zirvesinde sabaha karşı neredeyse pijamalarıyla yataklarından kaldırılarak, yanlarına neredeyse hiçbir kıyafet almalarına izin verilmeksizin, alelacele bilgisayarları ele geçirilerek, apar topar adliyeye oradan da cezaevlerine götürüldüklerine şahit olduktan sonra, "kimi kandırıyorsunuz siz yahu" diye bağırmak geliyor içimden. Beni, okuma yazma bilen, vicdanı olan bu halkı aptal mı sanıyorsunuz? Kendi namıma evet apolitiktim, susuyordum, belki korkumdan belki bıkkınlığımdan ama artık yeter, bu yaptıklarınız, "adalet" derken "ikiyüzlü" uygulamalarınız bir noktada sona erecek ve işte o noktada yerlebir ettiğiniz adalete, hukuka, insanca duygulara muhtaç hale geleceksiniz. Bu Ramazan günü Allah'tan en büyük dileğim o günü görebilmek.

Biliyordum, biliyorum ve artık iyice eminim ki bu ülkede adalet, hukuk, sistem hiç bir şey yok. Ve işte o yüzden aslında var sandığımız devlet de yok.

Bu arada, hani şu Anayasa'yı değiştirelim hikayesi var ya. Özellikle "dokunmak/değiştirmek" istedikleri ilk beş madde şöyle;

    I. Devletin şekli
MADDE 1.– Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
 II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2.– Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
 III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3.– Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
 IV. Değiştirilemeyecek hükümler
MADDE 4.– Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
 V. Devletin temel amaç ve görevleri
MADDE 5.– Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır. 

Bunları değiştirip yerine ne koymak istiyorlar? Kendilerine oy veren o meşhur % 50 bu maddelerin değiştirilmesini de onaylıyor mu? Yoksa "biat" kültürüyle her şeye eyvallah mı diyor?

2 yorum:

  1. Ne acı ne acı ki bu ülkenin hukukçularından birinin bile adalet yok dediğini görüyoruz. Adalet için çalışmış biri bile aslında olmayan birşey için hizmet etmiş :( ah ne olacak bu ülkenin hâli? Biz herşeyin düzeldiğini görebilecek miyiz? Çocuklarımız yaşanabilir bir ülkede büyüyebilecek mi? Ben bu ortama çocuk getirmek istemiyorum daha doğrusu isteyemiyorum :(eğitim sistemi, hukuk sistemi yerle birken ve içimdeki ses daha da kötü olacak derken..

    YanıtlaSil
  2. Hukuk, adalet ve demokrasi en çok medeni ülkelerde var olan değerler. Bizim gibi geri kalmış ama kalmamış gibi yapmaya çalışan ülkelerde yok. Çocuk konusu çok kişisel bir karar ama bu dünya hiçbir zaman "iyi" olmadı, bundan sonra da olmayacak. Bu yüzden naçizane fikrim kararını kötümser düşüncelere bağlama. Ben de kendi adıma, yaşadığım her günün tadını çıkarmaya çalışıyorum, çok yakın bir arkadaşımın tavsiyesidir. Sevgilerimle,

    YanıtlaSil

 
Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac