Bilmem farkında mısınız, blogumda ne zamandır Gezi Notu yayınlamıyorum. Bunun nedeni, iki kişilik ailemize katılan minik kızımla henüz yeni yerler keşfetmeye başlamamış olmamız. Oysa eşim de ben de, gezip tozmayı ne çok severiz. Defne'nin doğumundan önce haftasonları ya da kısa tatillerde nereye gitsek, ne yapsak, araştırır, şehir içinde de olsa görmediğimiz müze, sergi vs değişik yerler/etkinlikler bulmaya, bunlara katılmaya ve bol bol fotoğraf çekmeye çalışırdık.
Babam, geçenlerde Atlas Dergisi getirmiş. Mehmet Yaşin (evet televizyon programından da tanıdığınız, hani hem gezen hem yiyen tatlı amca), dergide "yürümek"le ilgili bir yazı yazmış. İlk kez gittiği bir şehirde yürüyerek gezmenin, gezerken kaybolmanın güzelliğinden; gezintiye eşlik eden seslerin (müzik, doğa, trafik vs) ve kokuların (yemek, doğa vs) gezdiği yerle ilgili bilgiler verdiğinden, bu yüzden yürüyerek dolaşmanın öneminden bahsetmiş. O yazıyı nasıl imrenerek ve iç geçirerek okudum anlatamam. Gezmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, hayata kaldığım yerden devam etmeyi çok özlediğimi bir kez daha fark ettim.
Yakınlarda okuduğum bir başka yazıysa, küçük bir çocukla markete giden annesini anlatıyordu. Anne, bir an evvel markete gitmek, alışverişi bitirip eve dönmek isiyor; küçük çocuksa market yolunda gördüğü su birikintisi ile oynamak, karınca yuvasını seyretmek, çiçekleri koklamak, yanlarından geçen insanların arkalarından bakmak istiyordu. Öncelikleri ne kadar farklıydı. "Bu yüzden" demişti yazıda, "eğer aceleniz varsa, markete giderken çocuğunuzu mutlaka pusetine yerleştirin". İşin ilginç kısmı, yazıyı, markete giden annenin gözünden değil, karınca yuvasını seyreden küçüğün gözünden okuduğumu fark ettim. Çünkü küçükken ben de karınca yuvalarını seyretmekten, uğur böceği aramaktan, dört yapraklı yonca bulacağım hayaliyle otları karıştırmaktan büyük keyif alırdım.
Farklı yerlerde ve farklı amaçlarla yazılmış bu iki yazı birleşince, Defne'nin bağımsız olarak yürümesini ne çok istediğimi ve beklediğimi düşündüm. Bu yazıları okuduktan birkaç hafta sonra, yani birkaç gün önce Defne kendi başına yürümeye başladı. Henüz paytak paytak ilerliyor, çok sıkışınca bir yerlere tutunuyor, ama olsun, şeytanın bacağını kırdık.
Çekirdek ailemiz için artık yürümek ve kızımızla hayatı yeniden keşfetmek zamanı. Kimi bilir, belki babasının imrendiği sergiye gitmekle keşiflerimize yeniden başlarız....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder