Önce siyah beyaz televizyon, ardından renkli televizyonun evimize geldiğini, sadece TRT 1'in yayın yaptığını, çizgi film seyredebilmek için bir hafta beklediğim günleri dün gibi hatırlıyorum. İyi ki o günleri görmüşüm ve o günlerde büyümüşüm diyecek kadar televizyonu sevmiyorum.
Oysa şimdi öyle mi? Uydu, Digiturk vs derken onlarca (belki yüzlerce) kanal, 7/24 süren çeşit çeşit programlar, yarışmalar, diziler, filmler. İstersen sabahtan akşama otur karşısına, elinde kumanda o kanal senin bu kanal benim gez. İlla seyredecek, takip edecek birşeyler mevcut. Ancak sonunda bir de bakmışsın ki, işlerini yapamadan, durup düşünmeden, yanındakiyle iki laf edemeden gün ölmüş gitmiş. Ama televizyon bitmemiş. Hatırlar mısınız, eskiden İstiklal Marşı ile yayın biterdi. Bu bir nevi "yeter artık, hepsi bu kadar" demenin kibarcasıydı, kim bilir?
Bazı akşamlar camdan dışarı bakıyorum, her evde televizyonun ışığı parlıyor. O kadar üzülüyorum ki, televizyonun (sayabileceğim azıcık yararının dışında) iletişimsizlik ve kopukluk olduğunu biliyorum. Çünkü ne zaman televizyon açsak, eşimle daha az konuşuyoruz, konuştuklarımız da o anki yayınla sınırlı kalıyor. Bazen de birbirimizin konuşmasına tahammül edemiyoruz, "ya biraz dur diziyi kaçırıyorum" diye tersliyoruz birbirimizi, değer mi değmez !
Rahmetli dedeciğim, televizyona "aptal kutusu" derdi. Bazen kızardım böyle demesine. Belgesel izliyorum, tartışma programı takip ediyorum, gezi programları ile yeni yerler görüyorum diye cevap da verirdim. Ama neticede haklı olduğunu biliyordum. Çünkü dediğim gibi azıcık yararının yanında, sonsuz bağımlılık yaratan bu parlak alet her evde, herkeste.
Peki bebek ve çocuklar televizyondan nasıl etkileniyor hiç düşündünüz mü? Anne olmama az bir zaman kala bu tür araştırma ve yazıları takip etmeye başladım. Bilinçli kocaman insanı bile kendisine esir eden televizyon, küçücük cana kim bilir ne yapar merak ettim.
Okuduğum yazılar, tahmin ettiğiniz gibi hiç de içaçıcı değil. Tartışmalar devam etse de, benim de dahil olduğum grup özellikle 2 yaşına kadar televizyonun çocuklara kesinlikle seyrettirilmemesi gerektiğini savunuyor. 2 yaşından sonraysa belli bir süre ve program kısıtı ile devam edilmeli. Aksi takdirde, çocukta otizm belirtileri görülebiliyor, gelişim geriliği/bozukluğuna neden olabiliyor ya da hiperaktiviteye yol açabiliyormuş. Öğrenme ve takip etme, dikkat toplama eksikliği de cabası. Tabii bu her çocukta olacak diye birşey yok, ama ya sizinkine denk gelirse?
Peki Defne'de ne yaptık? Başlarda (5-6 aya kadar) o kadar bunalıyorduk ki televizyonu açıyorduk, zaten çok küçüktü ve televizyona bakmıyordu bile. Ama sonra, eşimle mücadele ve kavgaya ramak kalan restleşmelerimiz sonucu Defne uyanıkken televizyon açmama kararı aldık. Başlarda zorlandık kabul ediyorum, haberler ve eşimin bayıldığı CNBC-E dizileri güme gitti, bense dizilerimin büyük çoğunluğuna sonuna doğru yetişebildim. Ama şunu gördük ki televizyon olsa da oluyor olmasa da. Hatta olmadığı için, sanki daha mutluyuz. Defne, o parlak ışık yerine etrafıyla ve bizimle ilgileniyor, tabii biz de onunla.
Geçenlerde sırf meraktan Defne uyanıkken televizyonu açtım. 5-6 ay öncesine kadar ilgi göstermeyen çocuk, neredeyse televizyonun içine düşecekti. Eliyle televizyonu işaret ediyor, görüntüler değiştikçe çığlık atıyor, televizyonun dibinden bir saniye ayrılmıyordu. Beş dakika bile sürmeyen bu süre, dehşete düşmeme yetti. Hemen televizyonu kapattım ve Defne'den büyük bir azar işittim. Çığlıklarını duymalıydınız, 5 dakikada bu kadar etkilenebileceği, bu kadar ilgi gösterebileceğini tahmin etmemiştim. Tevekkeli değil kimi anneler televizyon karşısında çocukları oyalanırken iş yapıyor. İnşallah ben onlardan olmam.
Kabul ediyorum, televizyon olmadan çocuğu oyalamak, bir yandan onunla ilgilenirken bir yandan iş yapmak ya da kendine zaman ayırmak zor, hatta imkansız. Ama, bu konudaki araştırmaları okudukça yaptığınız fedakarlığa değeceğini de görüyorsunuz.