Kısa gibi gözüken ama bana uzun gelen Kurban Bayramı'nın ardından ilk iş günü. Geçti mi geçti, güzel miydi, çok şükür. Kocayı işe yolculayıp, Defne'yi geç de olsa yuvaya park ettikten sonra sebze-meyve indirimi olan markete koştum bu sabah. Haftalık alışverişi yaptım, tam gaz eve döndüm, bir yandan hızlıca birşeyler yiyip diğer yandan aldıklarımı kaldırdım, Defne ortalıkta yokken halletmem gereken ufak tefek şeyleri de yapınca zaten "bana ayrılan sürenin" sonuna gelip tekrar yuvaya yollandım....... Eve dönüştü, öğle yemeğiydi, uyku öncesi hazırlıktı, uykuya geçişti derken işte blogumdayım sevgili okuyucum. Aman da pek bir huzur, pek bir sukunet, pek bir refah, pek bir mutluluk kokuyor bu yazı değil mi? Bana kızdın değil mi okuyucum, "ülke yangın yeri, utanman yok mu" diyorsun değil mi?
"Yoook valla" desem, sırf "açılım" sürecine zarar vermemek, "provokasyona gelmemek" için böyle başladım yazıma, aman da ılık bir sonbahar günü, sahilde yürümek, simit-çay ikilisine yumulmak ne hoş desem ya da tatilden sonraki ilk iş günü adapte olmak üzerine yazıp çizsem kabullenebilecek misin? İçin alacak mı?
Norveç'te değil, Türkiye'de yaşadığım için, yukarıda saydığım her bir adımda kendimi kötü ve suçlu hissettim. Ülkemin 4 ilinde sokağa çıkma yasağı var bugün. Randevusu olan hastalar biraz daha bekleyecek, çocuklar bir gün daha eğitimden uzak kalacak, çalışanlar bir gün az yevmiye kazanacaklar, bugün de çocuklar ölecek (evet, çocuklar dışında kimseye acımıyorum kusura bakmayın, masum olan sadece onlar)....
Oysa ben, bu sabah eşimin arkasından el sallarken ve Defne'nin başını okşayıp öğretmenine teslim ettiğim zaman, onlara tekrar kavuşacağımı bilmenin huzurundaydım. Sadece birkaç yüz kilometre güneydoğuda olsaydım, hayatım tamamen değişik olacaktı. Bu mudur ülke bütünlüğü? Bu mudur vatandaşlık bilinci? Bu mudur devletin görevi? Devlet, el altından iş mi karıştırır(hani silah dolu tırlar vardı ya), yoksa milli huzur, birlik ve beraberliği mi sağlar?
İçinde olduğum durum, aldığım eğitim ve bilgilerim yetersiz kalıyor olanları, olacakları değerlendirmeye. Daha evvel de söylediğim gibi, günlerin bana bir görev getirmesi için bekliyorum. O güne kadar, yakılan "bez parçaları" (ben BAYRAK diyorum), yıkılan "taş"lar (ben "HEYKEL" diyorum), yapılan "provokasyon" (ben "SUÇ" diyorum) bir gün gelecek yapanların yanına kalmayacak. Tarih tekerrür edip, tam da dibe vuracağımız an çıkartacak bizi bu kabus dolu günlerden. İşte o zaman birileri, yaktıkları "bez parçalarının", futbol oynadıkları "heykellerin" maddi boyutta kaldığını, oysa bunların birer ideoloji, sevgi, bağlılık anlamında kalbimize kazınmış olduğunu anlayacak.
Haaa unutmadan, Defne'nin ilkokul çağında türbanla okula gidebilecek olması içimi çok ferahlatıyor, özgürlükler ülkesi canım Türkiye'm.... Hamdolsun bugünümüze.....
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce