Masmavi Kuzey Ege'yi anlatmayacağım, "renk"li bir yazı değil bu, "siyah-beyaz".
Aniden soğuyan havanın da etkisiyle, yine yeni yeniden kapımızı çalan grip mikrobu, çektirdiğim 20 yaş dişim, Defne'yle "katıklı ev hapsine" girmem, hepsi "hayat" işte, dertlenmiyorum, sağlığıma, huzuruma şükrederek ve en kısa zamanda ev halkının iyileşeceğini ümit ederek geçiriyorum zamanımı....
Daha olağan yaşayanların garip diyebileceği ama kendi hayatım için normal karşıladığım enteresan şeyler oluyor son günlerde. Her gün yeni birşeyler öğreniyor, hayatın farklı bir yüzünü görüyorum, hatırlıyorum, olanlara dua ediyor, olmayanları sıkıntı etmemeye çalışıyorum.
Pazar sabahımı, rutubet ve toz kokulu bir depoda, eski ve yırtık ve solgun ve durgun ve tozlu eşyalarımın arasında geçirdim. "İki taşınma bir yangın"mış ya, bulabildiğim, benim için anlam ifade eden, geçmişe dair neyim varsa almaya, toplamaya çalıştım. Benden başka kimsenin evine, yüreğine, hatıralarına istemediği, kitaplar, fotoğraflar, eşyalar, velhasıl bir "aile"nin yok oluşu.
Eve döndüğümde hızlıca taradığım fotoğrafların arasında beni en çok etkileyen, annem ve kuzeninin ilkokula başlarken, artık olmayan bir evde çektirdikleri, 1953'e ait aşağıdaki resim oldu. Anneciğimin o kendine has, muzur gülüşü, gözlerinin parlaklığı, yaşam sevinci, mutluluğu ve tabii ki kocaman beyaz kurdeleleri.... O gün bugündür her sabah bakıyorum bu resme, fonda yüreğim cızırdıyor.
Yaklaşan Kurban Bayramını düşünerek uyuduğum gecenin sabahında, evet bu sabah, çalan telefonumun bana ulaştırdığı, titrek bir ses. 15 yıldır duymadığım o sesin sahibi, bana neleri hatırlattığı, 1999 yılına dair anılarım, büyükbabacığım, "var" ama "yok" olan onca insanım, çare içinde çaresizliğim, "var" içinde "yok"luğum, "yok" içinde "var"lığım....
Çalışkan ve onurlu insanların geleceklerinin, dolayısıyla ülke adına hepimizin geleceğinin "adalet", "vesayetten kurtulma" adına çekilip alınması ve onları birilerinin insafına muhtaç bırakmanın dayanılmaz "hafif"liği....
Geçmişin izini sürer ve geçmişimce kovalanırken, anneciğimin bana öğütlediği, "iyilik ve kötülük yeryüzünden asla silinmez, yaptıklarına/yapacaklarına/kararlarına dikkat et". Ve büyükbabamın hayat felsefesi, "Allah, bir kuluna imkan, makam ya da para veriyorsa, bunları paylaşması içindir, böbürlenmesi için değil." sözlerinin yeniden aklıma gelmesi. Bugünkü aklımla onları tekrar anlamaya çalışmam.
Ve nihayetinde Deli Mavi, Yeşim Salkım'ın, annemle benim en sevdiğimiz, en mutlu anımda bile dinlerken beni ağlatan çooooook eski bir şarkısı. Linki burada. Bana eşlik eder misin sevgili okuyucu?
Neden Ambalajlı Süt?
4 yıl önce